BLOGLUK SOFRA :)
Çok şükür! ... Sonunda bu yıl dört kişilikte olsa bir iftar daveti verebildim ve 2011 tarihli bir iftar sofrası başlığı atabildim :) Bu sayıyı üç hatta dört yapabilirsem, benden mutlusu yok inanın :)
Yeni eve taşındığımızdan beri, yok yorgunum, yok tam yerleşemedim zaten büyüklerin hepsi yazlıkta iftara çağıracak pek kimse yok diye kendime bahaneler buluyorum biliyorsunuz.
Ama bu hafta sonu zincirleri kırdım :) ani bir kararla, ne pişiririm, nasıl bir menü hazırlarım diye kara kara düşünmeden çevirdik telefonu ve arkadaşlarımızı iftara çağırdık.
Gecenin sonunda ise tek düşündüğüm; ne iyi ettik oldu :)
Bir
önceki yazıda söz ettiğim, benim kadar sizleri de güldüren annemin; “blogluk sofrası” da kurulmuş oldu böylece :)
Yeni evimizde hazırladığım ilk davet sofrasıydı bu ve inanmayacaksınız ama kurarken inanılmaz heyecanlandım.
Şimdi bile nedenini çözemiyorum, aynı eşyalar, aynı tabaklar, bardaklar, çatallar, örtüler yeni hiçbir şey yok… Ama sofrayı kurarken tuhaf bir yabancılık çektim. Sanki bir arkadaşımızın evindeyiz ve o mutfakta son hazırlıkları yaparken bende sofrayı kuruyormuşum gibi geldi :)
Bu düşünceler ile yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara kurdum soframı…
Sonradan bunun çok hoş bir duygu olduğunu, böyle tatlı bir heyecanın bana çok iyi geldiğini fark ettim…
Kısacası artık keyfim yerinde… 2011 in yaşattığı tüm tatsızlıkları geride bıraktım.
Bu sofrayı da tertemiz bir sünger niyetine kullandım :)
Sofrada yeni denediğim bir tarif yok gibi… Sadece Ton Balıklı Meze ve Kremalı Güllaç Sarması…
Tarifler iyice oturduğunda yayınlayacağım.
Yeni tarif riski yerine blogları dolaştım bu kez. Hünerli Bayanlar diye bir blog keşfettim, maşallah güzel şeyler yapmış hatun...
Seçtim arşivinden beğendiklerimi uyguladım. Arkadaşlarda pek beğendi.
Bundan sonra sıkı takipçisi olacağım kendisinin :)
Soframızda neler vardı?Rengarenk, cıvıl cıvıl benim çok içime sinen bir sofra oldu…
İftariyelik yemişleri ortaya hazırlamak yerine kişiye özel porsiyonladım bu kez.
İftarını bu şekilde açmayı sevende var, benim gibi en son ağzını tatlandırmak isteyende :)
Belki bu kadar detaylı anlatmam size komik geliyor ama ortaya hazırladığımda ben ne olur ne olmaz diye bir iki tanesini tabağıma ayırırım hurmaların :)
Böyle olunca acele etmeme gerek kalmadı :)
Bilirsiniz, sofra fotoğraflarımda sadece zeytinyağlılar ve mezeler olur genellikle.
Bu tabak; “acaba ana yemek olarak gerçekten yukarıda yazanlarımı yediler, yoksa arşivden beğenip beğenip yazıyormu bu Müge” diyenler için :)
Allahım nasılda fesatım bugün!! :)
Son ana kadar salatanın üzerine serpmeyi düşündüğüm ton balığını ani bir karar ve o anda aklıma gelen malzemeler ile ton balıklı meze haline çevirdim.
Tadına bakamadığım için koklayarak tahmin etme şeklinde hazırlasam da :) tadı tuzu, lezzeti tam kıvamında idi.
En kısa zamanda yayınlayacağım bu pratik lezzeti…
Sofrada kullanılan;
Yemek takımı; Karaca....
Yeşil kadehler, ahşap servisler, ayaklı kek standı; Paşabahçe....
Kırmızı su bardakları; Mudo Concept...
Çay bardakları; Faruk Malhan İstanbul tasarımı...
Çatal-kaşık takımı; Jumbo
(2000 modeli)....
Kaşık şeklinde servisler; Güral Porselen...
Yaldızlı servis tabağı; Yağmur Züccaciye....
Kedili çatal bıçak aparatı; Bernardo....
Keten masa örtüsü; Çarşaf-iş... Kurdele nakışı işlemeli runner; Kilis'ten hediye...
Peçeteler; Ikea...
Peçete halkaları; Müge :)
Yorumlar
Yorum Gönder