Bir zamanlar, bir yerde küçük bir kız yaşarmış. Bu küçük kızın bütün arkadaşlarının kardeşleri varmış ama bir tek bu küçük kızın yokmuş. Annesiyle babasına hep hesap sorarmış kardeşim niye yok, kardeş isterim diye. (Burayı annesi uydurmuşmuş) Derken bir gün annesi eve çirkin, kel kafa bir bebekle gelmiş. Demiş ki, işte çok istediğin kardeşi aldım sana. Küçük kız çok sevinmiş. Ama zavallı bebek hiiç bilememiş nasıl bir ablaya düştüğünü. Sonra büyümüşler, beraber oynayacakları yaşlara gelmişler. Ama küçük kardeş büyüdüğüne pişman olmuş. Abla denen yaramaz, kardeşine türlü yorucu oyunlar oynatırmış. Mesela koltukların altına kağıtlar serpiştirip kardeşine “haydi temizlik yapacağız, ama eğer etrafa gizlediğim kağıtları temizlenmemiş bulursam okurum canına!” dermiş. Zavallı kardeş de gıkı çıkmadan harıl harıl temizlik yaparmış. Bazen de ablası onu garson gibi kullanırmış evin içinde. “Şunu getir, suyum nerde!” diye. Sonra iki kardeşten büyüğü okumak için evden ayrılınca küçük kardeş derin bir oh çekmiş. Ama sonra ikisi de birbirlerini çok özlemeye başlamışlar. Küçük kardeş ablasının türlü ajanlığını yapmış, ona hep destek olmuş. Sonra iki kardeş yine doğru dürüst kavuşamadan abla çalışmak için başka bir şehre daha gitmiş. İşte o zaman dostlukları ve kardeşlikleri iyice perçinlenmiş. Hatta küçük kardeş iyice olgunlaşmış, ablasına ablalık bile yapar olmuş.
O küçük kardeş şimdi büyüdü, sevdiği adamla evlendi ve hala ailesine ve ablasına destek olarak yaşamını sürdürüyor. Bugün O’nun doğumgünü, benim biricik kardeşimin. Allahım iyi ki onu vermiş, iyi ki yaşamımın bir parçası. Canım kardeşim, iyi ki doğdun, sevdiklerinle beraber upuzun mutluluk ve huzur dolu bir yaşam senin olsun. Şimdilik doğumgünü pastana sadece uzaktan bakabiliyorsun ama inşallah yaza bu pastanın aynından yapıp kutlayacağız tekrar.
Kızkardeşim ve benim en büyük ortak tutkularımızdan biridir bu sevimli pisicikler. Çocukluğumuzdan bu yana her bulduğumuz kedi yavrusunu usanmadan eve taşıdık, bunlardan 3’ü seneler boyunca sırayla bize dostluk etti. Şimdi ikimizin de kedisi yok. O nedenle kızkardeşime bebeği olana kadar idare etmesi için bu pasta aracılıyla bu minik kediciği hediye edeyim dedim. Tam da sevdiğimiz gibi koca koca patileri olan, “şapada” kulaklı, şaşı bir tüy yumağı.
İnternette (şu yünün içinde kaybolmuş kedili pasta haricinde) doğru dürüst kedi figürü bulamadığım için bunu kendim tasarlamaya çalıştım. O nedenle anatomik hataları varsa ya da bıyıkları falan yanlış yerleştirilmişse görmeyiverin. Ayrıca lütfen iddia etmeyin, bu bir kaplan değildir, kedidir. Hiç çizgisiz kaplan gördünüz mü hem? :)))
Pastasını her ne kadar tadamayacak olsa da, sözüm söz aynını yapacağım dönüşte, içi kakaolu pandispanya ve bitter çikolatalı ganajdan oluşuyor. (Sunacığım sen okuma buraları :D) İç malzemesi olarak da sadece damla çikolata kullandım. Her bir diliminde çikolataya doymak için ;)
Pastamı en küçük kalıpla (18 cm) yaptım. Pandispanya hamurunu hazırladıktan sonra yüksekçe bir pasta olması için ikiye böldüm ve iki ayrı çemberde pişirdim. (Aynı boydan iki çemberim olmadığı için birini kare kalıpla pişirip aynı boyda yuvarlak kestim)
Hamuru için “kornet pasta”nın pandispanyasını kullandım, sadece 15 gr un miktarı azaltıp 15 gr. kakao ekledim. İçi için 200 gr. kremayı ısıtıp 200 gr. bitter damla çikolata koyup erittim, iyice soğutup mikserle koyulaşana dek çırptım. Pastamın ara katlarını sütle ıslatıp, ganajla doldurup kapattım. Beyaz şeker hamuru ile kapladım ve önceden hazırladığım süslerle süsledim. En üstte çimen görüntüsü vermek için ise çekilmiş Antep fıstığı kullandım.
Aşağıda pastamın yapım aşamalarına bir göz atabilirsiniz.
Sunacığım bu fotoğraf da ikinci doğumgünü hediyen, kedinin kuyruğunu İlke'nin elinden zor kurtardım vallahi!
Yorumlar
Yorum Gönder