Bugünlerde kendimi yaşamımın olağanlığına kaptırdım gidiyorum. Acaba alıştım buraya mı demek oluyor bu? Sabah kalkıyorum, biraz toparlanma, biraz yatakta oğlumla sarmaş dolaş dakikalar, klasik kahvaltılıklarımızla (çok şükür) kahvaltı, ardından markete gidip alışveriş yapmak... Artık bakışlar umrumda değil, "ben de sizler gibi yaşamımı sürdürmeye çalışıyorum" diyorum içimden. Filanca reyondaki tavuk ayaklarına bakmıyorum bile artık. Varsın dursunlar orada, zorla yedirilmediği sürece bana ne zararları var ki? Sonra belki bir arkadaş uğrayıp sabah kahvesini bende yudumluyor ya da ben gidiyorum, daha sonra yemek yapma faslı, biraz msn'den aileyle özlem giderme ve akşam yemeğinde eşimle sohbet... Bazen oğlumu biraz uzaktaki bir alışveriş merkezinin çocuk oyun alanına götürüyorum, ben de biraz gezme imkanı buluyorum. Bir çok yerdeki görevliler beni tanıdılar bile, kibarca halimi hatrımı dahi soruyorlar. Hem neden alışmayayım ki? Yağan yağmur bile aynı, gece doğan ay, sevdiklerimle beraber baktığım aynı ay.
Kimi zaman üstte yazdığım kadar iyimser olamasam da genelde ucundan buralı oldum sayılır. Hatta bazen Çinliler'le konuşurken aynı onların yaptıkları gibi sesler de katıyorum cümlelerimin peşinde; "ha ha hao hao!" diye. (Bunun belli bir anlamı yok, bazen 15 tane "ha" diyorlar peşpeşe, sanki güler gibi, oldu, tamam demek gibi bir şey.) Pek yakında gözlerim kısılır, sadece pilav tarifi yayınlamaya başlarsam da şaşırmayın.
Konuyu banner'ım bağlamaya çalıştığımı farkettiniz çoktan, artık Çin çatısı altındaki Acemi Şef'im ben. (Banner tasarımı için günlerce mızmızlığımı ve nazımı çeken sevgili
Evren'ciğimin ellerine sağlık, çok teşekkür ediyorum kendisine tekrar, sağolsun vazgeçilmezim inci küpelerimi bile koydurttum :) ) Türkiye'ye dönünce Çin esintisinin halçaresine bakacağız ama şimdilik bu şekilde yola devam edeceğim. Bir de artık verdiğim tarifler eğer Çinliler'e aitse başlığa koymak yerine alta ufak bir not düşeceğim, çünkü her başlıkta habire birbirine çarpan bardak sesi gibi "çan" "çin" yazmaktan sıkıldım :)
Tarifimi damla çikolata haricinde temel bir kek hamuru olarak alıp, istediğiniz malzeme ile tek bir kalıpta da pişirebilirsiniz, eminim ağızda dağılan lezzeti ve hiç bayatlamayan hali çok hoşunuza gidecek.
Malzemeler:
100 gr. Pudra şekeri (1 su bardağından 1 parmak eksik)
110 gr. erimiş tereyağı (oda ısısında yumuşamış)
2 büyük yumurta
3 yumurta sarısı
1 su bardağı un
2 tepeleme çay kaşığı hamur kabartma tozu
Yarım su bardağı süt
2 tepeleme çorba kaşığı süt tozu(elinizde yoksa yerine aynı miktarda un koyabilirsiniz)
1 paket şekerli vanilin
Arzuya bağlı damla çikolata
Süslemek için çikolata parçaları
Yapılışı:
Tereyeğı ve pudra şekeri birlikte şeker eriyene dek çırpılır. İçine bütün yumurtalar ve yumurta sarıları eklenir tekrar 2-3 dakika çırpılır. İçine süt eklenir. Un, süttozu, kabartma tozu ve vanilya eklenir. İster muffin kalıplarının yarısından az fazla kadarını dolduracak şekilde, (bu miktar hamurla 7 büyük muffin elde ettim) ister kek kalıbına dökülür. Arzu edilirse içine una bulanmış damla çikolatalar eklenip karıştırılır. (Ben una bulamadığım için dibe çöktüler, unlamadan iç malzemesi katmamanızı tavsiye ederim) 160 dereceye önceden ısıtılmış fırında 30 dakika kadar pişirilir. Kekler pişince fırın sadece üst kısımdan ısı verecek şekile döndürülür, her bir kekin üzerine birer-ikişer çikolata parçaları koyulur. Kekler fırına tekrar sürülüp, yarım dakika kadar (ya da kontrol edin hemen eriyecekler) erimeleri sağlanır. Fırın kapatılır, keklerin üzerindeki eriyen çikolatalar bir tatlı kaşığı yardımı ile keke hafifçe yayılır. Üzerilerine istediğiniz süsleme malzemesini serpebilirsiniz.
Afiyet Olsun!
Not: Çin tariflerinden uyarlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder