Geçtiğimiz hafta Uno ekmek firmasından özenle hazırlanmış bir davetiye düştü posta kutuma. Özenle derken, gerçekten özenli, kişiye özel, logomuzun davetiyeye yerleştirildiği bir davetiye. Öyle bankaların binlerce kişiye aynı anda gönderdiği gibi değil :)
Son zamanlarda oldukça asosyal bir blogger olsamda, böyle güzel bir davete kayıtsız kalmadım :) İyikide kalmamışım, soğuk ama güneşli bir pazar sabahında, sevdiğim blog komşularım ve güleryüzlü ev sahiplerinin özenle hazırlandığı, güzel bir pazar sabahı geçirdik eşimle. Nefis bir kahvaltı yaptık ve tatlı tatlı sohbet ettik.
Uno iletişim grubu'nun işini severek yaptıkları her hallerinden belli, güleryüzlü ve sevimli çalışanlarının bizler için hazırladığı kısa bir sunum izledik, sonrada karşılıklı sohbete daldık.
Lafı fazla uzatmadan, bu günün ardından benim bunları mutlaka blogumda paylaşmalıyım dedirten kısma gelmek istiyorum;
Öncelikle beni etkileyen, büyük bir gıda üreticisinin biz blogların öneminin farkına varmış olması idi. Blogların, hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi olduğunu ve bizlerin üzerinde (benim her zaman söylediğim) bir sorumluluk olduğunu, ilettiğimiz doğru mesajların mutlaka yerini bulduğunu farketmişlerdi.
Bizlere reklam amaçlı yaklaşmıyorlardı, Uno'nun bannerini sayfamıza koymamızı, Uno ekmek kullanarak tarifler hazırlayıp, "Uno satın alın, çok süper bişey" dememizi istemiyorlardı. Tek istedikleri bizlerin, ekmeğin kalitesinin ve hijyeninin önemini, ekmek israfının önüne geçmek için bir şeyler yapmamız gerektiğini, sağlıklı ekmek tüketmemizin ne kadar önemli olduğunu, elimizden geldiğince bloglarımızda anlatmamızdı.
Türkiye, dünyada ekmeği en fazla tüketen ülke. Ekmeği çok seviyoruz, diğer ülkeler gibi yemeğin yanında ekmeği katık etmiyoruz, ekmeğimizi yemeğimize katık ediyoruz adeta :)
Uno diyorki; diğer ülkeler de en çok hangi besin tüketiliyorsa, onun üzerine çalışmalar yapılıyor, madem bu kadar çok yeniyor hiç değilse kalitelisi yensin diye.
Bizde ülkemizde en çok tüketilen besin maddesinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İşte beni en çok etkileyen kısım bu oldu !.
Madem ekmeği bu kadar çok seviyoruz, neden buğdayın sadece bir bölümünden üretilmiş, içinde sadece beyaz un, maya ve su bulunan ve çoğu zaman hijyenik olmayan ortamlarda üretilen ekmekleri tüketiyoruz ?
Artık çoğumuz
ekmekleri evimizde yapmaya başladık, ben
Söke Un ile tanıştığımdan beri dışardan ekmek almıyorum neredeyse. Ama eğer evde ekmek yapma şansımız daha doğrusu vaktimiz yok ise, içinde zengin tahıllar bulunan, besleyici özellikleri olan ve hijyenik ortamda üretilmiş ekmekleri tüketmeliyiz diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde Fatoş'tan öğrendiğim bir bilgiyide paylaşmak istiyorum sizlerle, artık çocuk doktorları, bebeklerin mamasına bebe bisküvisi yerine, bol tahıllı ekmek yada evde yapılmış kek eklemelerini öğütlüyorlarmış. Benim siparişlerim de iyice bu yöne kaydı son zamanlarda :) Alara ev ekmeğini sevmemiş ama akşam üstü meyve suyu ile kekini bayıla bayıla yiyormuş :)
Sonuç olarak, bu kadar çok tükettiğimiz ve çok sevdiğimiz bu besin maddesi için seçim yaparken daha dikkatli olalım derim ben.
İlerleyen günlerde, ekmek ile biraz daha haşır neşir olup :) değişik nasıl tüketiriz diye düşüneceğim, bulduklarımıda paylaşırım sizinle her zamanki gibi.
Uno ekibine, bir kez de burdan taşıdıkları sosyal sorumluluk için, işlerine verdikleri önem ve daha da önemlisi bizlere verdikleri değer için bir kez daha teşekkür etmek isterim...
Blogger Sofrası ile ilgili daha detaylı bilgi almak ve projeye dahil olmak isterseniz, hazırladıkları sayfaya tıklayabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder