Aslında bu pastayı sevgililer gününde koymayı planlamıştım ama sonra, buradaki sevgililer günü aktivitelerini gözlemledikten sonra yazmanın daha iyi olacağına karar verdim. Geçen yıl hiçbir şey yapmayıp, vaktimizi evde geçirdiğimiz için, Çin'deki sevgililer günü adetlerinden bihaberdim ama bu sene gözlemleme şansı elde ettim. Örneğin günler öncesinden marketlerin ve oyuncakçıların reyonlarını bolca ayıcık, bilumum kalpli ıvır zıvırla doldurmaya başladılar. Çiçekçiler paket paket çiçek ve süsleme gereçleri stok yaptılar. Onun haricinde ne gibi aktiviteler vardı bilemiyorum; çünkü etrafta asılı ilanların ya da restoran tanıtımlarının ne dediğini anlayacak kadar henüz karakter öğrenemedim.
Tabii hepimizin bildiği gibi çiçeksiz sevgililer günü ticareti düşünülemez. Hele ki konu ticaretin ana merkezi Çin'de geçiyorsa. Sadece yaşadığım şehre mi özel yoksa tüm Çin'de de öyle mi bilmiyorum ama; burada çiçek buketleri çok farklı dizayn ediliyor. Çiçekçide çalışanlar, büyük bir sabır gösterip, her bir tür çiçeği tek tek paketliyorlar, sonra da paketlenmiş çiçekleri bir sünger üzerine saplayıp, kucaklara sığmayan bir "dev" meydana getiriyorlar. Buketlerin etrafını kat kat kumaşlarla sarıp, çiçeklerin üzerinde buldukları her boşluğa birer fiyonk ya da gümüş teller serpiyorlar. Çok şükür bu zerafet abidelerinden(!) iki adet de benim payıma düştü, sevinçliyim, gururluyum.(Senede bir kez alınca, böyle yedi düvele duyurası geliyor insanın tabii :) )
Aslında çok önemsediğim sanılmasın sevgililer gününü, seven sevilen her zaman birbirini hatırlayıp güzel jestler yapmalı. Sadece bir güne indirgemek bana göre haksızlık. Günün anlam ve önemine istinaden olmasa da bir yemeğe çıktık dün gece. Gittiğimiz restorandaki son iki rezervasyonsuz masadan birini kapıverdik. Her masada sevgililerin "hanım" kısmı için bırakılmış kırmızı güller, kalp desenli kağıda basılmış özel menüler ve camlarda pembe kalp şeklinde balonlar vardı. Yalnız, bu kadar uğraşılmış ambiyansa rağmen nasıl olup da ortalıktaki piyanoya bir piyanist oturtmadıklarını ya da kısık da olsa romantik bir müzik koymadıklarına epey şaşırdım. Ama burası Çin, masa varsa sandalye yoktur, sandalye bulursunuz yemek bulamazsınız; orası apayrı bir konu.
Restorana giderken yol boyunca gözlerimi dört açıp etrafta kucağı çiçekli kadın ya da erkekleri yakalamaya çalıştım, çok da başarılı oldum. Kucağındaki çiçekten önünü göremeyip tökezlemesi an meselesi olan pek çok insan gördüm. Biraz daha işlek bir caddede veya alışveriş merkezinde olsaydım, boyu kendisinden büyük oyuncak ayıcıkları kucaklamışları da görürdüm eminim. Zira sevgililer günü olmasa da burada gezmeye çıktığınızda, kucağı bu sevimli ayıcıklarla dolu pek çok çekik gözlü hanım kızımızı görebilirsiniz. Her ne kadar pek alakalı görünmese de mutlaka belirtmek istediğim bir gözlemim daha var, buradaki erkekler karılarının ya da kız arkadaşlarının çantalarını taşımak zorundalar. Tabii zorundalık kısmı benim fikrim, çünkü hiç bir erkek zorunda kalmadıkça cart kırmızı renkte rugan bir çanta taşımaz herhalde. Bu gözlemimi ilk farkedip de eşime söylediğimde bana inanmamıştı ama şimdi benimle bebarer gördükçe onlarla dalga geçiyor. Ne diyeyim, genel Avrupa kültürüne ters pek çok kabalıklarını görsem de, demek ki içlerinde bir yerlerde centilmenlik de var.
Pastamın tarifini detaylı olarak vermeyeceğim, zira iç kreması beni çok üzdü. Yaptığım pastacı kreması çok sıvı oldu her nedense, dışını koyuca hazırladığım krem şanti ile kaplarken ancak durumu toparlayabildim. Tadı yiyenlerce beğenilse de bir dahakine kesin sonuçlu bir krema tarifi ile karşınızda olmayı umuyorum. Pandispanyamı her zamanki gibi ilk sipariş pastamdakinden hazırladım. İçi için damla çikolata ve dondurulmuş frambuaz kullandım.
Pastamın süsleme tekniğine gelince, önce beyaz ve bitter kuverturlerden plastik çikolata hazırlayıp gülleri oluşturdum. Hazırladığım gülleri, eriyip şekillerini kaybetmemeleri için dolapta sakladım.
Üst kafes için yağlı kağıda kurşun kalemle, pandispanyayı pişirdiğim çemberle kalıp çıkardım ve kağıdı ters çevirerek tezgaha bantladım. Yuvarlak ve dar uçlu bir sıkma duyu taktığım sıkma poşetine, erittiğim 50 gr. kadar bitter çikolatayı doldurdum. Yağlı kağıda, çemberin dışına çok fazla çıkmamak kaydıyla önce yatay sonra onlara dikey çizgiler sıktım. Dışarda yarım saat kadar beklettikten sonra dikkatlice bir büyük tabağa yerleştirip sabaha kadar donması için dolaba kaldırdım. Ertesi gün, rendelediğim çikolata yongaları ile kapladığım pastamın üzerine yerleştirip, hazırladığım güller ile süsledim. Aşağıda pastamın yapım aşamalarına bir göz atabilirsiniz.
Herkese, ummadıkları kadar sevgi dolu bir yıl diliyorum...
Yorumlar
Yorum Gönder