Aslında bu yazımda farklı şeylerden bahsetmeyi planlamıştım ama, sabah gözümü tipik buğulu-sisli Çin sabahına açınca, halet-i ruhiyem de aniden değişti. Bundan daha iyi ortam olamazdı sanırım; ekranımın tam arkasında, karşı kıyıları sislerin arasında yokolmuş göl, üzerinde elindeki uzun çubuğuyla suyun dibini iterek yavaş yavaş yol alan Çinli balıkçıyla, tam bir masal diyarındaydım sanki. Elimde de geçen gün yaptığım bir Çin tarifi varken haydi değerlendireyim dedim. (Makineyi bulup resmini çekene kadar balıkçıyı kaçırdım :) )
Buraya ilk taşındığımız zamanlarda, vaktimizi ve benliğimizi, kendi eski yaşamımıza uyarlama konusunda çılgın bir çabamız vardı. Yiyeceklere, içeceklere önyargılıydık ve tabii insanlara karşı da. Yeni şeyler denemek ilginç gelse de kendi öz yaşamımızda halen eski alışkanlıklarımızı yürütüyorduk. Ama zamanla her şey yavaş yavaş değişti. Evde ara sıra yeşil çay ya da çiçek çayları demlemek, radyodan yükselen Çin ezgilerine kulak kabartmak çok huzur verici şimdi. İşin ilginç yanı, dönmemize en az bir bu kadar zaman daha varken, şimdiden "eyvah! ne yapacağız biz dönünce, nasıl da özleriz buraları..." diye ağıt yakar olduk.
İşin en kötüsü de Çin yemeklerine olan ve gittikçe artan tutkumuzu, Türkiye'deki Çin restoranlarıyla dindiremeyecek olmamızı bilmek. Biliyorsunuz, burada pasta okuluna gidecektim ama babamın hastalığı ve vefatıyla gerçekleştirememiştim. Şimdi eğer kısmet olursa gelecek Eylül ayında, oğlanı da kreşe postalayınca, Çin mutfağına tam zamanlı giriş yapmayı planlıyorum. Bir restoran açmak gibi bir hayalim yok, sadece kendi krizlerimizi atlatmak için. Tabii buradan götürülücek malzemeler nereye kadar dayanırsa...
Dedim ya insanlarını da özleyeceğiz diye; bazı şeylerini özlemeyeceğim kesin ama hemen hergün eşimle evde birbirimize yaptıkları komiklikleri anlatıp, girdiğimiz gülme
krizlerini kesinlikle çok anacağız. Mesela eşimin, işyerinde hergün en az on kere koridorda karşılaştığı çalışanının, ona "Hello" ya da "Hi" yerine her seferinde nedense "Okey!" diye bağırmasını çok özleyeceğiz. Ya da arabayla giderken yanımızdan geçen, üstünde beş kişinin oturduğu motorsikletleri görmeyi. Bazen, belki de moralimiz bozukken, önümüzden geçen taksiden ayağını camdan çıkarmış bir adamla gözgöze gelip kahkaha atmayı da. Burası süprizlerle dolu, özgün ve ilginç.
Şimdiden bu kadar melankoliye gerek yok değil mi? Daha çok var, olduğum anın tadını çıkarmalıyım diyerek başka bir tadını çıkardığım lezzete geçiyorum. Önceden hatırlatmak isterim; elinizde aşağıda listesini verdiğim tüm sebze ve soslar olmayabilir, sadece soya sosu vazgeçilmez olanı. Artık heryerde bulmak mümkün soya sosunu. Daha önce bu kitap elimde yokken de patlıcan kızartmasını evde yapıyordum ve çok benzer bir lezzet elde ediyordum. Sebzelerin diriliklerini kaybetmeden pişmeleri işin püf noktası. Bu yemeği dışarıda yediğim her zaman sipariş ederim, benim favorilerimdendir. Çin usulü patlıcan kızartmasını denemek isterseniz işte buyrun:
Malzemeler:3-4 adet patlıcan
8-10 adet Fransız fasulyesi ya da
Taze börülce (Burada yılan fasulyesi ya da uzun fasulye deniyor, siz taze fasulye ya da çarliston biberle tarifi zenginleştirebilirsiniz)
1 iri patates, ince dilimlenmiş
4 diş sarımsak
Yarım su bardağı sıvı yağ
3 ince dilim taze zencefil (Arzu ederseniz, ben kullanmadım)
8-10 küçük kırmızı acı biber, yoksa 2-3 çay kaşığı pul biber
2 Çorba kaşığı soya sosu
1 çorba kaşığı susam yağı(Varsa)
1 çorba kaşığı pirinç şarabı(Varsa)
Yapılışı:
Patlıcanları kabuklarını soymadan uzunlamasına dörde bölüp her birini 4-5 cm. uzunluğ
unda doğrayalım. Aynı şekilde taze fasulyeleri uzun dilimleyelim. Sarımsakları küçük küpler halinde doğrayalım. Acı biberler ve diğer tüm malzememiz ocağımızın yanında küçük kapların içinde hazır dursun.
Genişçe bir tavayı ya da varsa
wok'umuzu yüksek ateşe oturtalım. İçine sıvı yağı dökelim ve iyice kızmasını bekleyelim. Yağımız kızınca içine patates dilimlerini ekleyelim ve arada karıştıralım. 2-3 dakika pişirdikten sonra patateslerin kızarmasını beklemeden yağdan delikli kepçe yardımı ile çıkarıp bir tabağa koyalım. Kalan yağa patlıcan ve fasulyeleri hiç beklemeden atalım ve karıştırarak kızartalım. Sebzelerimizin kenarları hafif kahverengi olana dek kızartalım ve bu sebzeleri de yağdan çıkartalım. Kalan yağa sarımsak, acı biberler(pul biber) ve isterseniz zencefili ekleyelim, sarımsaklar pembeleşene dek kavuralım, vakit kaybetmeden tüm kızarttığımız sebzeleri de tavaya ekleyelim ve hepsini beraber çevirelim. Sebzelere soya sosunu ekleyip karıştıralım, varsa susam yağı ve pirinç şarabıyla lezzetlendirelim. Hepsini bir tabağa alıp sıcak servis yapalım.
Afiyet Olsun!
Yorumlar
Yorum Gönder