Bize Gerekli Olan...
Son dört yıldır yani blog yazmaya başladığımdan beri zaman zaman yazmayınca yaşadığım tıkanıklığı yaşıyorum yine.
Beni blog yazanlar çok daha iyi anlayacaktır. Bir yandan aklınız blogdadır, ihmal etmenin sıkıntısını yaşarsınız, bir yandan hayat koşturmacası , telaşı ve başka öncelikleriniz vardır.
Bazen de, bugünlerde olduğu gibi, milletçe üzgün olduğumuz, el ele verip birlik olmamız, yardım etmemiz gerektiği durumlar gibi…
Ama bir yerlerden yeniden başlamak lazım gelir hayata, bir şekilde devam etmek gerekir günlük yaşama…
Tekrar yazı yazmaya başladığınız ya da tarifler yayınladığınız gün milat değildir elbette o gün her şeye sünger çekip, unuttuğunuz ve kaldığınız yerden devam ettiğiniz günde değildir.
Sadece bir yerlerden yavaş yavaş tutunmaktır hayata…
Son yaşadığımız deprem hepimizi olduğu gibi beni de çok sarstı elbet ama benim sarsılmam birazda kızgınlıktan, öfkeden!
Bir önceki yazımda da söz ettiğim gibi; hayatımıza verilen kıymetsizliğe benim öfkem…
Neden insan hayatı bu kadar ucuz benim ülkemde, neden?
Alman vatandaşı olan bir komşumuz için mahalleye helikopter inmesini ağzımız açık izlerken aynı gün hastane kuyruğunda; “ne yapalım ölürse ölecek yapacak bir şey yok, insan çok memlekette” diyen zihniyeti yaşamış biriyim ben :(
Ne acı!
Son bir haftadır gazetelerde, internette ve televizyonlardaki yardım kampanyalarını izliyorum gözlerim dolarak.
Harçlığından beş lira ayıran çocukta gözlerim doluyor, “üç milyon liralık okul yaptıracağım” diyende göğsüm gururla doluyor.
Bir felaket yaşandığında anında kenetlenen, elinde avucunda ne varsa yardım eden çok yüce bir milletiz biz…
Peki söyleyin bana; insan hayatını hiçe sayan, kumdan kaleler yapan, kendi evi sapasağlam ayakta kalırken, yaptığı inşaatlarda bebekleri öldüren insafsızlar hangi milletten?
Söyleyin bana?
Bizde deprem ülkesiyiz, Japonya da…
Bizdeki deprem sonrası yaşananlara bakın, onlarda deprem sonrası yaşananlara…
Oradaki binalar sapasağlam, insanlar eğitimli, deprem anında nasıl davranacaklarını biliyorlar, psikolojik olarak hazırlanmışlar, aldıkları ilk yardım eğitimi sayesinde tusinami sırasında evin çatısına çıkıp annelerini kurallarına uygun şekilde kurtarabilen insanlar var orada…
Ya bizde?
Deprem anında kum gibi dağılan binalar, bina yıkılmasa bile panik halde camdan atlayan bilinçsiz insanlar, psikolojileri hazır olmadığı için deprem sonrası sağlam olduğunu bildiği halde evine giremeyenler…
Önemli olan deprem olduktan, canlar yandıktan sonra bir araya gelmek değil, milyonları oraya akıtmak değil. Deprem olmadan önce bu birliği sağlamak bence…
“Depreme hazır mıyız?” kampanyaları gerekli bize.
İnsanların psikolojileri hazırlanmalı, ilk yardım eğitimleri verilmeli, hepimizin deprem çantası olmalı, binalar kontrolden geçirilmeli, yönetmeliğe uygun olmayanlar gözünün yaşına bakmadan yıkılmalı!
“1990 sonrası hazırlanan deprem yönetmeliklerini okusanız ağlarsınız” diyor uzmanlar, o şartlara göre yapılsa binalar deprem vız gelirmiş bize…
Yapabiliriz, zor değil…
Gerekli olan; çimento, kum, su değil…
Sözün kısası, bir hayalim var;
Bir deprem ülkesinde yaşadığımızın bilincinde olan, hem ruhunu, hem çantasını buna göre hazırlamış bizler, insan hayatına değer veren inşaat firmaları, müteahhitler, bu konuda bizi yönlendirecek, yönetecek yöneticiler…
Yapabiliriz, zor değil…
Gerekli olan; çimento, kum, su değil…
Vicdan, merhamet, birlik, beraberlik, yardımseverlik bunlar zaten damarlarımızda fazla fazla var, taşacak kadar…
Bize gerekli olan tek şey; “Allah Korkusu”…
Yorumlar
Yorum Gönder