Fallout: New Vegas – %100 Türkçe Yama

Resim
Menü ve Görevler  % 100 Görev Açıklamaları  % 100 Notlar  % 100 Terminaller  % 100 Diyaloglar  % 100 Altyazılar  % 100 Bu yama  OyunÇeviri Ekibi  tarafından adına hazırlanmıştır. -Yama Update 7 (1.4.0.525) ile uyumlu hazırlanmıştır. -Ultimate Edition ile uyumludur. -Yamayı kurduktan sonra oyunu Launcher.exe’den başlatıp Veri Dosyaları’nı tıklayın, ardından FalloutNV-TR.esp’nin yanındaki kutucuğu işaretleyin. -Oyun içinden Altyazıları açmayı unutmayın. NOT: Yama bazı modlarla sorun çıkarabilir.  Yamanın Türkçeleştirdiği içerikler: -Fallout New Vegas -Caravan Pack -Classic Pack -Mercenary Pack -Tribal Pack ÖNSÖZ Bu RPG oyununu Türkçeye kazandırmanın hazzını yaşıyorum. Özellikle geniş evrene, ve derin hikâyeye sahip Fallout gibi bir oyunu çevirmek, şahsım adına gurur verici bir olay. Oyunculukta üst boyut olduğuna inandığım Rol Yapma oyunları her zaman ilgimi çekmişti. Çizgisel olmayan oynanış, farklı yollardan gidebilme, değişik stratejile...

Türk Vip'ler Kore'de!



Kore maceramızın ilk bölümünü Lee’nin yazısından okudunuz, merakla beklenen devamını nihayet yazdım. Tüm Vip’lerin ortak hayali olan Bigbang konserine giden ilk Türk Vip’ler olmayı başardık mı sizce? Okuyalım bakalım…

***





Özge’nin kolumu mıncırmasıyla uyandım ve heyecanla inişe geçtiğimizi fark ettim. Evet artık Kore’de, Seul’deydik. Titrek ellerle kemerleri bağlayıp inişe hazır hale geldik. İşte az sonra pasaport kuyruğundaydık ve Lee yarı Korece yarı ingilizce ve çoğunlukla el kol haretleriyle yaşlı bir çiftle sohbete başlamıştı bile. Vize sorunumuz olmadığı için pasaport işlemleri sırasında çok fazla vakit kaybetmedik, havalimanından çıkarken yaşlı çiftin; “Bu çocuklar çılgın!” dediğini duyduk ve hep beraber gülümsedik. Evet bu çılgınlıktı ve her şeye değerdi. Sonunda hayallerimizin ilkini gerçekleştirmiş, Kore’ye gelmiştik. Diğeri ise yarın gideceğimiz Bigbang konseriydi. Bizden mutlusu yoktu, emindik.

Hemen otele gidip yemek, uyuma ve dinlenme faslına geçmek istiyorduk çünkü keşfedilecek koca bir şehir vardı önümüzde. Lee “Tekşi!” diyerek taksi durdurdu, hepimiz zar zor da olsa taksiye bir şekilde sığdık. Kore’ye gelmişiz her kuruş önemli mantığıyla hepimiz hemfikir bir şekilde taksiciyle fiyat pazarlığı yaptık ve yarı fiyat ödemeye taksici ahjussiyi ikna ettik. Taksiciye gitmek istediğimiz otelin ismini söyledik ve şehiriçi kısa yolculuğumuz başladı. Oteli konser alanına yakın bir yerde seçmiştik çünkü geç kalma ihtimali düşünülemezdi! Yolda usul usul ilerlerken birden Seda’nın “GD!!!” çığlığıyla yerimizde hopladık :D Seda bilboardlardaki GD afişlerini görünce kendinden geçti, inip fotoğraf çektirmeyi çok istedi ama hepimiz onu sonra diye ikna ettik.

Otele vardığımızda hemen odalarımıza yerleştik ve uyku faslına geçtik. Uyandığımda hava henüz kararmamıştı ama akşamüstü olmalıydı. Kızlarla birlikte lobide buluşup Lee’yi uyandıralım dedik ama görevlinin Lee’nin lokantada olduğunu söylemesiyle hepimiz aynı anda mırıldandık: Obur Lee! :D

Karnımızı ramen ve adını hemen unuttuğumuz ilginç yemeklerle doyurduktan sonra Seul turuna çıktık. Elimizdeki harita ve fotoğraf makineleri sayesinde turist olduğumuz hemen anlaşılıyordu. Yuki ve Selo birden ileriye doğru hızlı adımlar atmaya başladı, gittikleri yöne bakınca kocaman bir Bigbang konser ilanını gördük ve heyecanla o tarafa doğru ilerledik. Sırasıyla tek tek fotoğraf çektik, sıra hep beraber çekileceğimiz fotoğrafa gelince yoldan geçen bir ahjumma’dan rica ettik ve ilk anımızı bu şekilde ölümsüzleştirdik. Tüm bunlar olurken yoldan geçen insanlar bize gülerek bakıyor adeta görmemişliğimizle eğleniyorlardı :P Ama biz umursamıyorduk çünkü sahiden görmemiştik :D

İlk önce nereye gideceğimize bir türlü karar veremeyince Özge önce biletlerimizi alalım dedi ve doğruca konser alanına yollandık. Hem biletleri alacak hem de konser alanını görecektik. Gittiğimizde kapıda büyük bir kargaşa ve çığlık vardı. Bir an yoksa konser bugün müydü diye endişelendik. Yarın oalcak olan konseri daha bugünden beklemeye gelen çılgın fanlarmış sadece. Lee daha önceden internetle sipariş ettiğimiz biletleri almak için içeriye girdiğinde biz kapıda beklemeye karar verdik. Aslında bu çok iyi bir fikir değildi çünkü bir anda Kore’li ve Türk Vip’ler burun buruna geldi! Seda’nın kızlar GD için çırpındıkça, GD çığlığı atması, Yuki’nin T.O.P i love you şeklinde bağırması, Mine ve Selo’nun karşısındaki çekik kızlara “Gerçek Vip biziz, nerelerden geldik bu konsere!” şeklinde atışmaları doğrusu hiç işimize gelmiyordu, her an kavga çıkabilirdi! Korkulan olmadı, Lee elinde biletlerle sırıtarak yanımıza geldi ve oradan hemen uzaklaştık. Yarın konserde işimiz işti! Saç baş yolunmadan konseri atlatabilecek miydik acaba…

Biletler cepte kafa rahat bir şekilde Seul sokaklarında kendimizi kaybetmeye başladık. Karnımız tok olmasına rağmen sokaklarda gördüğümüz çadır lokantalarına uğrayıp atıştırmalıklar yemeyi, yeni tatlar denemeyi ihmal etmiyorduk. Bu durumdan en hoşnut olan kuşkusuz Lee idi :D




Kore’ye gelip de hamama gitmezsek olmaz diyen Mine aklımızı çeldi, ortalıkta hamam diye dolanıp durduk bir süre sonra Özge, birine sormayı akıl etti de bir hamam bulabildik. Az sonra hepimiz şort-tişört giymiş, kafamıza havlularımızı bağlamıştık! :D Haşlanmış yumurtalarımız önümüzde, bir yandan yiyip bir yandan sohbet ediyorduk. Önce Selo’nun ardından Yuki ve Seda’nın mırıldandığı “Biz size geldik bitlendik hamama gittik temizlendik dik dik…♪♫ ” tekerlemesi bir anda hepimizin diline dolandı, evet biz bir grup Türk, Kore Hamamın da tekerleme söylüyorduk! :D Etrafımızdaki ahjumma ve ahjussilerin dikkatinii çekmiş olmalı ki şaşkın ama gülümseyen gözlerle bizi seyrediyorlardı. Bir anda popüler olmuştuk! :P

Hamam sefasını kısa tutup tekrar sokaklara döküldük. Her gördüğümüz ilginç anıyı fotoğraf makinelerimizin hafızasına kaydederek Seul sokaklarında ilerlemeye devam ettik. Meşhur 63. Binayı görünce hemen soluğu binada aldık. My girl aklımıza geldi ve bir anda nefeslerimizi tuttuk. Ben, Selo ve Yuki hemen pes ettik, ama Seda ve Mine GD’den dolayı sürekli bir kapışma halinde olduklarından inat ettiler ve ikisi aynı anda pes ettiler. Hepimiz gözlerimizi Lee’ye çevirdik ama Lee’den de bir şey çıkmadı. Zaten My Girl’deki kız yalan söylüyordu, ne anlammı vardı uygulamanın :D Hıh :P

Tepeye çıktığımızda önce aşağıya baktık, insanların karınca versiyonuyla dalga geçtik. Sonra Seda, Selo ve Mine’nin “GD!!!!!” çığlığına güldük. Lee ve ben sözleşmiş gibi aynı anda “TAEYANG!!” çığlığı attık. Yuki ise tok sesiyle “T.O.P!!!” diye inletti ortalığı. Hepimiz Özge’ye baktık, Özge; “Canlarım benim ayrım yapamıyorum~” deyip bastı çığlığı: “BIGBANG!!!!” Sonra hepimiz bir ağızdan “BIGBANG!! TURKISH VIP!!” çığlığı attık, çok eğleniyorduk! Etramızdaki gençler alkışlarla bizi desteklerken yaşlılar sadece gülüyordu. İstemeden yine dikkat çekmiştik :P

Dürbünle etrafı inceledik, anı ölümsüzleştirdik ve oradan ayrıldık. Yolda gördüğümüz her satıcıdan bir şeyler satın alıyorduk. Daha ilk günden su gibi para harcamıştık! Alışveriş esnasında hepimizin ortak tercihi Bigbang’li ürünler oluyordu.

Zaman zaman grubumuzda gerilmeler oluyordu. Sadece bir tane kalan GD’li kaşkolu almak isteyen Selo, Mine ve Seda küçük bir çekişme yaşadı bir ara. Ne olacak derken satıcı ahjumma yine GD’li olan bir adet bere ve bir çift eldiven çıkardı. Kriz mutlu bir şekilde çözüme kavuşmuştu :P

Yuki’nin “Çingular koşun!” demesiyle kendimizi kocaman bir müzik markette bulmamız bir oldu. Hemen üçer beşer Bigbang albümlerini sepetlere doldurduk, duramıyorduk! :D Bütün gün gezip dolaştığımız için tüm albümleri alamadık. Alamadığımız her albüm adeta kimsesizler yurduna bırakmak zorunda kaldığımız çocuklar gibiydi ve hepsine tekrar dönüp onları da alacağımıza söz verip alışverişimize devam ettik. Buruk gözlerle etrafı incelemeye devam ederken Seda saç-baş dağınık bir şekilde yanımıza geldi. DVD’leri görünce kendimizi kaybetmiş, Seda’nın yokluğunu fark edememişiz meğersem.. “Ne bu hal?!” sorumuza karşılık ağzının içinde “Rüzgardan oldu, yok bir şey..” demesi pek ikna edici değildi doğrusu. Hepimiz önce Seda’ya sonra birbirimize ve en son ise kafamızın hemen üstünde oluşan düşünce balonuna bakmadan edemedik: Hep beraber müzik marketine girecekken Seda’nın yolda gördüğü GD billboardları markete girmesini engellemiş ve onu gülümseyen GD fotoğrafının önüne mıhlamıştı. Seda kendinden geçmişçesine hayran hayran fotoğrafı incelerken karşıdan “Oppaaaa~!” çığlığıyla gelen13-14 yaşlarında bir kızın afişe yaklaşmasını sinirle izlemiş ve ardından saç saça baş başa bir mücadeleden galip………”

Daha fazla devam edemedik. Özge’nin “OMO!!! Yok artık, daha neler!” şeklinde söylenmesiyle hepimiz kendimize geldik, aynı anda başlarımızı sağa sola sallayarak Seda’ya baktık ve o an Seda’ya göz kulak olmamız gerektiğini anladık :D
***

Kendimizi en yakın çadıra atıp bir şeyler atıştırdıktan sonra yayıldık ve dinlenmeye başladık. Yuki ve Özge karaoke bara gitmek istiyordu ama hepimiz o kadar yorgunduk ki günü bitirmeye karar verdik. Karaoke bara konserden sonra gitmeyi planlayıp otele döndük. Yarın büyük konser vardı, iyice dinlenmeliydik. Yolculuğun yorgunluğu üstüne bir de tüm gün gezince pestilimiz çıkmıştı. Herkes kendisini odasına attı ve konser heyecanıyla birlikte uykuya daldı.

Ertesi gün öğlene doğru anca uyanabildik, lobide buluşup yemek yemeye gittik ve ardından konsere hazırlanmak üzere tekrar otelimize döndük. Herkes farklı ve ışıl ışıl kostümlerini giymişti. Konserde Bigbang’den sonra biz parlayacaktık :D Alışveriş esnasında aldığımız ışıklı taçlarımızla konser alanında alacağımız ışıklı Bigbang feneriyle ve ilginç kostümlerimizle fark edilmememiz imkansızdı! :D

Otelden bir an önce çıkmamız gerekiyordu çünkü bütün otel buram buram pastırma kokar haline gelmişti ve bize çevrilen bakışlar iç açıcı değildi! Bir an saate baktık ve konsere az bir zaman kaldığını gördük. Caddeye çıktık, konser alanına varmak üzere koşmaya başladık, telaştan taksiye binmeyi akıl edememiştik! Bu halimizle “Seul sokaklarında ilginç kıyafetlerle koşan genç grup!” şeklinde bir gazete haberi olmamız yüksek bir ihtimaldi! :P

Nihayet hedefe ulaştığımızda büyük bir kalabalıkla karşılandık. Hemen fotoğraf makinemi çıkartıp bu kalabalığı ölümsüzleştirmek üzere deklanşörüme basmaya başladım. Kore’li Vip’ler bu durumdan hoşnut bir şekilde ilginç pozlar veriyorlardı. Biraz da Türk Vip’leri ölümsüzleştireyim dediğim anda bir terslik olduğunu anladım. Çingularım suratı asık bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Ne oldu diye sormama kalmadan Mine’nin biletler yok! Dediğini duydum.

Ağzımdan istemsizce “Yapma be…”

JOE!!!!!! Lafımı tamamlayan kişiler GD üçlüsüydü; Mine, Selo ve Seda. Artık dayanamayan Seda olduğu yere çöktü, ben de hemen yanına çöktüm.

Bir yolu, çözümü olmalıydı. Buraya kadar gelmişken böyle bir aksiliği yaşayamazdık! Hepimiz Lee’ye kızgın bakışlar atıyorduk, çünkü biletler ondaydı! Ne yapmalı, etmeli diye düşünüp dururken bir yandan da üzgün gözlerle içeriye giren Vip’leri izliyorduk. Ne yani buraya kadar mıydı? Kulise girip biletlerimizi imzalatamayacak mıydık?! Ah Lee…
Devam edecek…


Evet, yazının devamını okudunuz. Sonrasını Seda çingum yazacak. Acaba konsere gidebilecek miyiz? Bir mucize olacak mı, yoksa hayallerimiz hayal olarak kalmaya devam mı edecek? Seda’dan sonra macerayı kaldığı yerden Selocan devam ettirecek ve en son Özge devralacak yazıyı. Bunun haricinde sevgili Yuki ve Mine maceranın bilinmeyen detaylarını yorumlarıyla paylaşıp okuyucuları aydınlatacak:)


Ben şimdilik size veda ediyorum.
Ama sanmayın ki burada bitiyor her şey.
Aslında daha yeni başlıyor…


Not: Gidersek yapacaklarımız, bir konuşmadan çıktı bu yazı dizisi.
Kurgusaldır arkadaşlar..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FileViewPro 2013 1.5.0 Türkçe Full Tam indir

May Queen Kore Dizisi ve Yerli Uyarlaması Mayıs Kraliçesi

NetCad Full Türkçe İndir 5.2.1035