Fallout: New Vegas – %100 Türkçe Yama

Resim
Menü ve Görevler  % 100 Görev Açıklamaları  % 100 Notlar  % 100 Terminaller  % 100 Diyaloglar  % 100 Altyazılar  % 100 Bu yama  OyunÇeviri Ekibi  tarafından adına hazırlanmıştır. -Yama Update 7 (1.4.0.525) ile uyumlu hazırlanmıştır. -Ultimate Edition ile uyumludur. -Yamayı kurduktan sonra oyunu Launcher.exe’den başlatıp Veri Dosyaları’nı tıklayın, ardından FalloutNV-TR.esp’nin yanındaki kutucuğu işaretleyin. -Oyun içinden Altyazıları açmayı unutmayın. NOT: Yama bazı modlarla sorun çıkarabilir.  Yamanın Türkçeleştirdiği içerikler: -Fallout New Vegas -Caravan Pack -Classic Pack -Mercenary Pack -Tribal Pack ÖNSÖZ Bu RPG oyununu Türkçeye kazandırmanın hazzını yaşıyorum. Özellikle geniş evrene, ve derin hikâyeye sahip Fallout gibi bir oyunu çevirmek, şahsım adına gurur verici bir olay. Oyunculukta üst boyut olduğuna inandığım Rol Yapma oyunları her zaman ilgimi çekmişti. Çizgisel olmayan oynanış, farklı yollardan gidebilme, değişik stratejiler geliştirebilme, konuyu şekillendirebilme özelli

Bigbang, Türkiye'de!


turkish vip


Düşündükçe heyecanlanıyordum. Biz sahiden Kore’ye gitmiştik. (bkz: Türk Vip'ler Kore'de) Üstelik Bigbang konserini izleyip onlarla tanışmıştık. Ne tanışması yahu kanka olmuştuk resmen. Küçük partimiz aklıma geldikçe hala gülüyorum. Özge’nin T.O.P’ye yaptığı “Senden çocuğum olsun…” serenadı en komik anılarımdan biri. Aylar geçmesine rağmen daha dün yaşadığımız şeylermişçesine tazeydi her şey…





Döndükten sonra Kore maceramızın bir mucize olduğuna inanıyordum hep fakat asıl mucize bugün oldu. Çok şaşıracağınız, çıldıracağınız bir şey oldu dostlar. Mucizenin gerçekleşme aşamasına kadar neler olduğunu anlatmak istiyorum izninizle. Yaklaşık iki aydır beklenen yeni Bigbang albümünün parça parça gelen imaj teaserleri hepimizin heyecanlanmasına neden oluyordu. Bigbang’den yeni şarkılar dinlemeyi özlemiştik. Keşke ülkemizde de konser verseler diye iç geçirirken YG’nin, olası konser listesini yayınlaması keşke’lerimizin yerini “inşallaha” bırakmasına sebep oldu. Konser listesinde Türkiye’nin de adı geçiyordu, bu bile büyük gelişmeydi.

Daha geçen ay ülkemize JaeJoong gelmişti ve şimdi de Bigbang mi gelecekti? İhtimaldi ama güzeldi. Gelmelerini çok istiyorduk… Kore’den döndükten sonra hepimiz boşluğa düşmüş gibiydik. Yaşadığımız o enerjisi yüksek günlerden sonra normal hayata adapte olmak bizi zorlamıştı. Grubumuz Twinkle Girls’e yeni isimler katılmıştı. Bir araya geldiğimizde menajerimiz Lee bizi idare edemiyordu. Ekibimize yeni katılan üyeler Kore maceramıza katılamadığı için biraz çekişme oluyordu aramızda. Ama asıl sorun Bigbang’le tanışma hikâyemizi konuşmaya başladığımızda çıkıyordu. Çünkü, zaten üç tane olan G-dragon hayranlarına Dijjle’nin de katılması ortamı kızıştırıyordu her seferinde. Konu GD olduğunda hiç anlaşamayan Gd üçlüsü, Mine, Seda ve Selin birlik olup Dijjle’ye hava atıyorlardı :D Biz bu durumla çok eğleniyorduk ama Dijjle gıcık oluyordu, o maalesef GD ile tanışma şansına sahip olamamıştı. Aynı durum T.O.P için de geçerliydi: Yuki ve Özge’ye bir rakip daha gelmişti; Puff! O da Dijjle ile aynı kaderi paylaşıyordu. Grubumuza katılan diğer iki isim Seidou ve OhYoonJo ise tam bir Seungri fanıydı. Yine en şanslı olan ben ve pastırma adamımız Lee idi. Biz Tae konusunda çok iyi anlaşıyorduk asla kavga etmiyorduk. Bir ara Lee’nin beni dışarıda bırakacağından şüphe etsem de çok kısa sürdü bu. Aramıza katılan isimlere tüm çekişmelere rağmen hemen ısınmıştık ve artık kocaman bir aile olmuştuk. 10 kişilik grubumuzla SUJU olma yolunda ilerliyorduk. Menajerimiz bu durumdan hiç hoşnut değildi.

bigbang


Günler günleri kovalarken hayatımız normal akışına dönmeye başlamıştı… Çok uzun sürmedi bu akış, twitter hesabıma, Taeyang’dan gelen bir direkt mesaj yeni bir maceraya atılacağımızın habercisi gibiydi.

Taeyang ile her ne kadar twitter üzerinden sohbet etsek de daha önce hiç direkt mesaj yollamamıştı bana. Bu nedenle şaşkın ve sırıtık bir şekilde ekrana bakakaldım bir süre. Merakıma yenik düşüp mesajı açtığımda tam bir “şok” yaşadım! Tae, hayatımın en güzel haberlerinden birini müjdeliyordu bana. Yeni albümün ilk klibi (Love Dust) Türkiye’de çekilecekti. İlk gezimizde menajer Lee’nin, YG Başkanına kartvizit bırakması bizim için bir şey ifade etmiyordu, arayacaklarını ummuyorduk çünkü. Umduğumuzun aksine koskoca Yang Hyun Suk (YG Başkanı) klip detayları için Lee’yi aramış fakat ulaşamamış… Taeyang olmasa belki de bu güzelim şans yanacaktı. Ah Lee… Taeyang’ın dediğine göre Yang Hyun Suk daha önceki tanışıklığımızdan ötürü kendilerini bizim karşılamamızı istiyormuş. Türkiye’de olduklarını sadece biz ve Kültür Bakanlığı biliyor olacakmış.

Allah’ım! Ne şanslı, ne şahane insanlardık biz! Her seferinde dört ayak üzerine düşen kedilerdik biz! Bu kadar seviniyordum ama bir yandan da Tae bizi kekliyor olmasın sakın diye düşünüyordum. Sonuçta o kadar ülke varken neden Türkiye?

Bakanlık kardeş ülke olmamızdan ötürü klip çekimi için Kore’li gruba onay vermiş. Ama asıl sevindirici olay detaylarda gizliydi: YG Başkanı, Avrupaya açılmak istediklerinden köprü vaziyetindeki Türkiye'yi seçmişler klip için, böylece hem Avrupayı hem de Asya'yı yansıtabilecek egoztik bir hava çıkacakmış ortaya.

Korkumu iki saat sonra aklıma gelen fikirle yerle bir ettim. Kültür ve Turizm Bakanlığında çalışan kuzenimi arayıp konuyla ilgili çaktırmadan laf almaya çalıştım ama sağ olsun daha “Nasılsın” dememe fırsat kalmadan dert yanmaya başladı: “Sorma Destiny, başım belada! 2 gün sonra bir grup Kore’li şarkıcı klip çekmek ve ülkeyi gezmek için buraya gelecekmiş. Türkiye’de bulundukları süre boyunca onlara eşlik edecek, şehir şehir gezdirecek bir rehber bulmalıyım acilen ama bulamıyorum. Kimse şehir şehir gezmeyi kabul etmiyor, Bakanlık cimrilik ediyor rehberlik ücreti konusunda. Bu meseleyi halledemezsem kovulduğumun resmidir! Zaten geçen seferlik ayarladığım Bakanlık gezisini arılar bastığı için üstlerimden bir sürü fırça yedim. Eğer bu işi de elime yüzüme bulaştırırsam kesin kovarlar beni. Sanki dünyada klip çekecek yer kalmadı, onca yolu insan klip çekmek için gelir mi Allah aşkına?! Güzel güzel kendi ülkenizde çekin işte klibi, di’mi ama?!”

İlk defa kuzenimin gevezeliğinden bu kadar memnundum. Daha ağzımı açmadan öğrenmek istediklerimden fazlasını öğrenmiştim. Krizi fırsata çevirdim ve Twinkle Girls grubu olarak seve seve gönüllü rehber olacağımızı ve şehir şehir gezmekten zevk duyacağımızı söyledim. Zor durumda olan kuzenim teklifime balıklama atladı tabi. Bigbang ile olan münasebetimiz nedeniyle teklimizi kabul etmeleri pek zor olmadı. Tahmin etmeyeceğim şey ise gezi boyunca bütün masrafları Bakanlığın karşılayacak olmasıydı. İşte bu güzel haberdi doğrusu. İşin cılkını çıkarmayacağımızı umuyordum.

Her şeyin harika gidiyor olması biraz duraklamama sebep oldu. Kesin bir yerlerde bir patlak çıkacaktı ama hayırlısı diye düşünmekten alamadım kendimi. Gezi planları en ince detaya kadar hesaplanmalıydı, pürüz çıkmasına imkân vermemek lazımdı.

Hemen diğerlerine haber vermek için telefona sarıldım. Önce kimi arasam derken Lee’yi aramaya ve onu işletmeye karar verdim fakat Lee’nin telefonu hala kapalıydı. Ne olmuştu yahu bu çocuğa… En iyisi Seda’yı aramak, haberi duyunca çıldıracaktı!

O anda bir şey oldu, şeytan dürttü. Görüş açım birden buğulandı ve kafamın üstünde bir baloncuk meydana geldi: “Bigbang Türkiye’ye gelmiş ve klip çekimlerine başlamışız. Klibin başrolünde ben varım! Bigbang üyeleri bana kavuşmak için adeta birer “Bad Boy” olup elden ele geçen minik kavanozdaki “aşk tozunu” üstüme serpmek için birbirleriyle mücadele ediyordu. Bense mutluluk sarhoşu olmuş, kahkahalar atıyorum…”

Güzel hayaldi fakat klip mekanının tantunici olması bana birazcık garip geldi. Daha fazlasını hayal edemedim maalesef çünkü aklıma OhYoonJo geldi: Siyahlar giymiş olan YoonJo şuh kahkahalar eşliğinde kazanın başında durmuş, beni kaynatıyordu!”

Haber vermediğim takdirde kesinlikle bunu yapardı, üstelik diğer üyeler yardım etmekten çekinmezdi. Bigbang ile tek başıma bir ülke gezisi ne kadar cazip olursa olsun, böyle bir şeyi arkadaşlarıma yapamazdım. Biz bir ekiptik ve ekip ruhuna ihanet etmek bize yakışmazdı. Hepsine twitter’dan “Çok acil toplantı!” mesajı atıp arkama yaslandım…

Diğerleri duyduğunda şok geçirecekti! :D Akşama kadar mutluluk ve heyecandan saçmalayıp durdum, bir türlü bir şeye konsantre olamadım nihayet herkes toplandığında bombayı patlattım: “Millet, Bigbang geliyor!

Ekibimiz ikiye ayrıldı: Kimi geyik yapmaya başladı, kimi ise acaba deyip işin aslını öğrenmek için çabaladı. Sonuç olarak hepsini sustrurup her şeyi en baştan anlattım. Lee hemen telefonuna baktı ve şarjının bittiğini gördü. Herkes sakinleşip olayı anladığında tepkiler görülmeye değerdi. Nihayet bir avuç vip olan biz mutluluğumuzu doyasıya yaşıyorduk.
bigbang turkish vip



Hemen plan yaptık, Bigbang ertesi gün yola çıkıyordu. Önce İstanbul, ordan Adana ve nihayetinde Mersin’e geçiş yapacaklardı. Çok yorulacaklardı. Onlar adına üzgündüm ama kendim için çok mutluydum, ilk önce benim şehrimi gezeceklerdi ve belki de klibi burada çekeceklerdi.

Diğerleri özellikle İstanbul’da yaşayan Yuki, Puff ve Lee bu duruma itiraz etmişti ama gezi planının bu şekilde ayarlandığını ve başlangıç noktasının Mersin olmasına çoktan karar verildiğini söyledim. Aslında ilk önce Mersin’e gelmelerini ayarlamak çok ama çok zor olmuştu benim için. Bakanlıktaki kuzenime ayrı, Taeyang’a ayrı yalanlar uydurmuş ve ilk önce Mersin’e gelmeleri gerektiğine ikna etmiştim onları. Bakanlıkta çalışan üst yetkililer bu durumun çok mantıksız olduğunu ve ilk durağın İstanbul olması gerektiği konusunda ısrarcı olmuşlardı hatta neredeyse böyle oluyordu fakat son anda şans yaver gitti ve YG Başkanı o kadar yol geldikten sonra soğuk havanın grubu çarpacağını, geziye sıcak bir şehirden başlamak istediklerini özel olarak rica etmişti. Sonuç olarak Akdeniz’in incisi Mersin’e geleceklerdi! Hahah :D Resmen ortalığı karıştırmış, her şeyi lehime çevirmiştim. Kendimi seviyorum! :P Mine bunu duysa, beni öldürürdü heralde! :D Ne de olsa o da Ege’nin incisi İzmir’de yaşıyordu.

Yarın sabah 08.00’da Seul’den havalanacaktı Bigbang, hiç dinlenmeden sürekli uçak değiştireceklerdi, ta ki Adana’ya gelene kadar. Adana’da onları tüm ekip karşılayacaktık. Hesabımıza göre Seul-İstanbul arası yolculuk yaklaşık 10-11 saat sürecekti. İki ülke arasında 6-7 saat fark olduğundan biz gece uyurken onlar çoktan yolculuk etmeye başlamış olacaklardı. Yaptığım kaba hesaba göre akşam akşam 9 gibi Mersin’de oluyorduk.

Uyumak üzere odama çekildiğimde heyecandan uyuyamam ki ben tripleri atarken şimdi elimi yüzümü yıkıyordum! :D Bu akşam Bigbang ve diğer çingular Adana’da olacaktı. Akşama kadar ne yapsam da oyalansam derken bu durumu aileme anlatmadığımı, izin bile almadığımı fark ettim.

Aileme daha doğrusu konuyu anneme açtığımda şiddetle karşı çıktı! Resmen şok oldum daha 3-4 ay önce bu kadın Kore’ye gitmeme izin vermemiş miydi yahu?!! Annemin ikna ettiğim takdirde babamı da otomatikman ikna etmiş olacaktım ama annemin yaptığı iş miydi şimdi?! Neymiş efendim elin çekikleriyle şehir şehir gezemezmişim falan filan… İşin içinde Allahtan Bakanlık vardı, annem duyunca hemen yumuşadı, izin verdi. Az daha hayatımın fırsatını kaçırıyordum yahu, üstelik Mersin’e gelmelerini sağlamak için onca yalan uydurduktan sonra :P

Karşılama saati gelene kadar ilk gezimizden kalan fotoğrafları ve hediyeleri inceledim uzun uzun. Sonra karşıdaki duvara baktım: Kocaman bir Bigbang fotoğrafı vardı, fotoğrafı özel kılan Bigbang ve Twinkle Girls gruplarının müthiş uyumuydu. Bu fotoğraftan hepimizde vardı. Aramıza yeni katılan arkadaşlarımız, Puff, OhYoonJo, Seidou ve Dijjle’nin fotoğrafta olmaması üzücüydü ama Bigbang Türkiye’ye ayak bastıktan sonra bu sorun ortadan kalkacaktı :P Bol bol fotoğraf çekip, yeni anılar edinecektik:)

Karşılama saatine kadar kendimi oyalarken geç kalıyordum az daha. Tam şu anda Adana havalimanında çingularımı arıyordum. 10 dakika önce Yuki “Geldik, seni bekliyoruz!” mesajı atmıştı.

Her zamanki gibi geç kalmıştım. Nereye kayboldu bunlar yahu, birazdan Bigbang gelecekti belki de gelmişlerdi, saat 9 olmuştu çoktan.

Telefonumu çıkarmak için elimi cebime attığımda Cinnet’in kahkasını duymamla yan tarafa dönüp bizimkileri görmem bir oldu. Bigbang gelmiş, bizimkiler onları karşılamış ve şimdi de oturup bol kahkahalı muhabbete dalmışlardı. Kıskandığımı hissettiğim an ile Tae’nin beni fark etmesi ve “Omo, Chingu!” demesi bir oldu. Kıskançlığım buhar olmup uçmuştu:) Hepsiyle kucaklaşıp, hoşgeldinleştik…

Zavallı bigbang üyelerinin yorgunlukları gözlerinden okunuyordu. Son trene yetişip otele doğru gitmeye başladık. Tren yolculuğunu herkes çok sevmişti.

Bigbang’in kalacağı otel Mersin’in en ünlü oteliydi. İbrahim Tatlıses bile bu otelde kalmıştı! :D Tabi Mersin’in en ünlü otelinin bizim evin tam karşısında olması tamamen tesadüftü! :P

Bigbang otelde, çingularım ise bizim evde kalır diye hesap yapmıştım ben. Bu nedenle bizimkileri apartmanın bahçesindeki çardağa bırakıp, “Üyeleri yerleştirip hemen geliyorum” dedim fakat Seda ve Selin şiddetle karşı çıktılar. Bu iki cin Bigbang ile kendilerine aynı otelde yer ayırtmış! Akşamki toplantıda otel ismini söylemiş olmam tamamen benim saflığımdı doğrusu. Ben eve giderken diğerleri otel bahçesine girmişlerdi bile.

Yapacak bir şey olmadığından uyumaya karar verdim ama ne mümkün! Dönüp duruyordum yatakta. Vip gençliği ve Bigbang yemek yiyordur şimdi, yoksa sahile falan mı inmişlerdi acaba? Ben de mi gitsem ne yapsam… Nasıl olsa hemen yolun karşısı… Uykuya dalmadan hemen önce bunları düşünüyordum işte…

Sabah erkenden uyanıp soluğu otelde aldım. En azından kahvaltıda olmalıydım. Önce lobiye gidip konuklarımın uyku durumunu sorayım dedim. Bir şaşkınlık da orada geçirdim. Koşarcasına otelin barına gittim. Mine, Seda, Selin ve Dijjle GD ile birlikte, Yuki, Özge ve Puff T.O.P ile, YoonJo ve Seidou Seungri ile, Lee ise Tae ve Daesung ile bir köşede sızmıştı.

Detayları otel çalışanlarından öğrenmeye çalıştım ama onlar da tam olarak bir şey anlamamışlar. Koreli knukların saat farkı yüzünden uyuyamadığını ve bir şeyler içmek için bara inmiş olabileceklerini söylediler. Buraya kadar anlaşılabilir bir şey fakat bizimkiler ne ara böyle biraraya geldi onu anlamıyorum. Zavallıcıklar zaten yol yorgunuydu…

Saat 10.00 sularında kahvaltı masasında toplanmıştık. Masaya oturduğum andan itibaren hepsinin yüzünü dikkatle inceliyordum ama yine de bir şey yakalayamıyordum. Akşam neler olduğuyla ilgili tek bir açıklama alamadım; hatırlamıyorlarmış! Kahvaltı her şeye rağmen eğlenceli geçmişti. Peynir, zeytin, reçel gibi normal kahvaltılıklara alışık olmayan Kore’lilerin tepkilerini izlemek güzeldi:)

Az sonra yanımıza gelen klip yapımcılarıyla birlikte şehir turu yapmak üzere yola çıktık. Bakanlığın bize tahsis ettiği minübüse doluştuk, bu defa Bigbang değil türk şarkıları dinliyorduk. Fondaki yeşilçamın neşeli şarkılarıyla beraber ilk gezeceğimiz mekana gelmiştik: Cennet ve Cehennem Mağaraları.


Cennet ve cehennem mağaraları



Bigbang üyeleri gideceğimiz mekanın adını duyunca yol boyu nasıl bir yer olduğunu sorup durmuştu. Kültür minübüsümüz durduğu zaman sırt çantalarımızı alıp fırladık Cennet ve Cehennem’in kucağına.. Yapım ekibi arkamızda sürekli çekim yapıyordu. Bu görüntüler daha sonra dünyadaki tüm VIP’ler için internete yüklenecekti. Böylece Bigbang ile yaptığımız küçük çaplı Türkiye gezisi ölümsüzleşecek aynı zamanda ülkemiz adına güzel bir turizm kampanyası haline gelecekti. Her açıdan Türkler olarak şanslıydık:) Tek üzüldüğüm nokta bizi kıskanacak olan VIP’lerdi:)

Mağara girişinde hep beraber durup mekanla ilgili bilgiler verdik ve el salladık. Ardından keşfe başladık. Herkes önceden yaptığım uyarı nedeniyle spor ayakkabısı giymişti, bunu gün boyu gezmemize bağlamışlardı ama az sonra görecekleri daha doğrusu yaşayacakları şeyden sonra amacın farklı olduğunu göreceklerdi. Çünkü önümüzde çıkacak 452 basamak vardı! :D

Basamak sayısını duyduklarında önce tepki vermedi gezi ekibim ama sonra “genciz biz, çıkarız yahu!” demeye başladılar. İlk basamakları hoplaya zıplaya, güle oynaya çıktık ama daha ortalara bile gelmeden sızlanmalar başlamıştı :D Merdivenleri yarıladığımız zaman su molası verdik, yorucu olmasına rağmen etkileyici bir mekandı mağaralar… 300. Basamağa ulaştığımızda karşımıza bir Kilise çıkıyordu. Girişteki kitabede kilisenin, V. yy’da Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meyrem Ana için yapıldığı yazıyordu. Daesung girişteki bu tabelanın fotoğrafını çekti.

En tepeye ulaştığımızda çantalarımızı fırlatıp bir süre uzandık yerlere, 452 basamak yormuştu. Çantamıza zulaladığımız çubuk kraker, kek çörek gibi abur cuburları yemeye başladık. Daha sonra ben çantamdan bir saklama kabı çıkardım. Koskaca Bigbang geliyordu ülkemize bir yaprak sarması yemeden mi gideceklerdi? :P Yaprak sarması elden ele dolaştı, grup için yapılmış olsa da en çok Tae’nin tepkisini merak ediyordum:) Diğer grup üyeleri gibi o da parmaklarını yaladı :P Herkes çok beğenmişti ve özellikle Bigbang çok lezzetli bir yiyecek olduğunu söyledi. Yaprağın içinde ne olduğunu soran GD’ye cevap verecekken Dijjle benden önce atılıp anlatmaya başladı: Bana sormuştu halbu ki!

Hayran hayran etrafı inceliyorduk, manzara ve atmosfer büyüleyiciydi. Yapım ekibi atmosferin “Aşk Tozu (Love Dust)” klibi için uygun olduğunu fakat klibin burada çekilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Sadece merdivenler bile engeldi.

Biz etrafı incelerken eip sürekli bizi çekiyordu. Özge telefonunun müzik çalarını açtı ve bir anda mağarada Haru haru’nun melodisi yankılanarak yükseldi. Kamera, müzik, Bigbang ve bir avuç Vip aynı ortamda olunca ister istemez klip benzeri bir şey çıktı ortaya. Hep beraber Haru haru’ya eşlik ediyorduk. Şarkı bittiğinde GD ve T.O.P hemen yeni bir şarkıya geçti: Gara gara GO!!! Resmen klip çekmiştik:) Bu anları asla unutmayacağımızı biliyordum. Her an her saniye zihnimizin kuytu köeşelerinde güzel bir anı olarak yer ediniyordu.

Cennet merdivenleri çıkarken ne kadar yorulduysak inerken o kadar eğlendik. Bigbang ve Vip’ler iki rakip takım oldu bir anda ve önce kim ineceksavaşı başladı. Biz kızlar dökülmüştük birer birer… Umudumuz Lee, Bigbang’i yenmeyi başarmıştı! :D

Sırada Cehennem mağarası vardı. Yine merdiven tırmanacağımızı sanan gezi ekibim ayaklarını sağa sola açarak küçük bir jimnastik yapıyordu. Oysa cehennem’e sadece tepeden bakacaktık, merdiven falan yoktu :P

Cehennem çukurunun yanına geldiğimizde biraz ürkerek koca çukura baktık. Cehennem gerçekten adını yansıtıyordu. Eksik olan tek şey ateşler, alevlerdi… Doğal bir çöküntü sonucu oluşan çukura cehennem adı verilmiş. Hatta mitolojik bir efsaneye dönüşmüş. Mitolojiye göre Zeus, yüz başlı alev püskürten devasa ejderha Typhon’u yenilgiye uğrattıktan sonra onu Etna yanardağının altına kapatmadan önce cehennem çukuruna hapsetmiş.

Bigbang çukuru büyüleyici bulurken ben sadece korkunç bir yer olarak görüyordum. Hemen herkesin yorumu ihtişamlı ve korkunç buna rağmen etkileyici oldu. YoonJo ise olaya farklı bir bakış açısı getirdi: Shin Min Ah’yı kaynatacağı koca kazan olarak görüyordu çukuru! :D


bigbang kpop

Mağaralarda gezecek yer kalmadığında başka bir mekana gezmek üzere minübüse doluştuk yine. Bir saatlik bir yolculuktan sonra kısa şahane bir deniz manrası karşıladı bizi. Kıyıdaki teknelerden birine binip denizin ortasındaki tarihi yapıya doğru ilerledik. Mersinin turistik mekanlarından biriydi Kız Kalesi. Denizin ortasındaki yapının güzelliğinden etkilenen Bigbang üyeleri buranın efsanesi nedir diye sorunca en klişe olan efsaneyi anlatmaya başladım: Efsaneye göre bölgede yaşayan Krallardan biri kız çocuğu olsun diye sürekli dua edip duruyormuş. Nihayet dileği gerçekleşmiş ve güzeller güzeli bir kızı olmuş. Büyüdükçe güzelleşen kızının geleceğini öğrenmek isteyen Kral, kentin ünlü falcısını saraya çağırtır. Falcı, Prensesin falına bakar ve Krala ‘Kızınızı bir yılan sokacak’ der. Kızını koruma endişesi Kralı sarıp sarmalar, sonunda denizin ortasına, bu yapıyı inşa ettirir ve kızını oraya kapatır. Günlerden bir gün saraydan gönderilen sepetin içinden çıkan yılan prensesi sokar ve oracıkta öldürür.

Hepimizin aşina olduğu bu hikaye bizi pek etkilemiyordu artık ama Kore’li misafirlerimizi hüzünlendirmeye yetmişti. Kalenin her yerinden tarih dökülüyordu. Küçücük tarihi adımlıyorduk resmen. Seungri ve Daesung her anı fotoğraflamaya devam ediyordu. Yapım ekibi ise kalenin içindeki her dokuyu kameralara kaydettikten sonra manzaraya odaklanmıştı. Deniz masmavi, uçsuz bucaksız görünümüyle şüphesiz çok etkileyiciydi. Restorasyon çalışmalarından dolayı çok fazla kalamadık ama yakınlarda gezecek çok daha güzel bir yer vardı: Yapraklı Koy

Kız kalesine kadar gelip de buraya gelmeden olmazdı. Minübüsten indiğimizde, bizi şahane bir manzara bekliyordu yine. Taeyang ve T.O.P “Wow!” sesleri çıkarırken G-Dragon tüm neşesiyle “Wuhaaaa!! Asıl cennet burası!” demişti. Gerçekten öyleydi:) Plajı olmayan, kayalıklarla çevrelenmiş eşsiz güzellikte bir koydu burası. Yüzeydeki sıcağımsı suyla derinlerden gelen buz gibi suyun birleşmesiyle güzel bir yüzme keyfi yaşatıyordu insanlara. Yaz sıcaklarında Mersin halkının vazgeçilmez mekanıydı Yapraklı koy. Sabahın erken saatlerinde gelinip gece geç saatlere kadar günübirlik tatil için en uygun yerdi. Tek kötü yanı buraya yaz mevsiminde gelmemiş olmamızdı :( Koyun etrafındaki kafelerden birine geçip güneşli havaya güvenerek dondurma yedik. Yapım ekibi, Bigbang üyelerini dondurma konusunda uyarsa da bizimkiler pek oralı olmadı, iştahla yediler dondurmayı:)

Tesisleri gezerken yapım ekibi, mekanın klip için çok uygun olduğunu en azından bir bölümünün burada çekilebileceğini söyledi. Henüz net olmasa da ajandaya Yapraklı Koy küçük bir not olarak yazılmıştı. İnşallah burada çekerler diye dua edip durdum. Eğer burada çekilirse diğer şehirleri gezmeye hiç lüzum yoktu :P Arkadaşlarım iç sesimi duysa beni şu buz gibi suya atarlardı heralde :D

Gezmekten yorulmuştuk ve en önemlisi acıkmıştık. Daesung şehir çarşısını görmek istemişti ama öyle mutlaka görülmesi gereken düzgün bir çarşı yoktu maalesef. Yine de düştük yollara. Seungri ilgiyle sokakları izliyor, gözlem yapıyordu. Sonra da taklitlerini yapıp bizi güldürüyordu :D Seidou bu taklitleri cep telefonuna kaydediyordu keyifle:)
bigbang



Şehir merkezine geldiğimizde minübüsten inip yürümeye başladık. G-dragon moda tutkusunu hemen belli ediyordu. Mağazada vitrininde gördüğü güzel kıyafetleri incelemek için içeriye giriyordu her seferinde. Her gittiğimiz mağazada dikkat çekiyor ve satış elemanlarının bütün ilgilisini, satış tekniklerini üstümüzde denemesine mecburen katlanıyorduk. Aksesuar reyonunu gezen T.O.P satış elemanının gevezeliği yüzünden Yuki, Özge ve Puff’a fular almak zorunda kalmıştı. Kızlar bu durumdan memnundu tabi, direkt elden alınmış özel bir hediyeydi bu sonuçta. Bense Taeyang’a bere almaya karar verdim fakat Daesung’ın bereleri süreklip denediğini görünce ona bir bere hediye ettim:) Ben bile şaşırdım bu duruma ama Daesung çok sevindi. Hemen beresini takıp birlikte fotoğraf çektirdik.


mersin tantuni

Tekrar sokaklara çıktığımızda akşamüstü olmuştu artık ve hepimiz feci acıkmıştık. Lee yemek yiyelim hadi deyince kendimden emin adımlarla Salih Usta’nın yerine götürdüm onları. İçerisi kalabalıktı, bir sürü aç insan iştahla tantuni yiyordu. Garsonlar iki masayı birleştirerek bizim için yer açtı. Hepimiz çift lavaş tantunilerimizi sipariş etmiş bekliyorduk. Az sonra siparişler ve ayranlarımız geldiğinde masadaki görüntü enfesti! Bu güzelim yemek anımızı size anlatırken tok olmama rağmen acıktığımı hissediyor ve tantuni yemek istiyorum çok fena! :D Tekrar dönersek anılara… Taeyang hemen o anın fotoğrafını çekip twittera yükledi. 10 saniye içinde o fotoğrafın yüzlerce kişi tarafından RT yapılacağını biliyorduk! Taeyang’ı takip eden Türk Vip’ler Bigbang’in Türkiye’de olduğunu anlamazlar inşallah diye içimden geçirdim ama bu biraz zordu doğrusu…

Köpüğü bardaktan taşan ayran bigbang üyelerini eğlendirmişti. İlk defa ayran içiyorlardı, ilk yudumu aldıktan sonra biz Türk Vip’ler kahkaha atmadan edemedik :D Bigbang üyelerinin hepsi beyaz bir bıyığa sahipti artık! :D hahah :D Tabi ki bu kareleri fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirdik! :P

Tantuni’yi sevmezler diye endişelenmem çok yersizmiş çünkü hepsi bayıldı! Hepimiz ikinci dürümlerimizi yiyorduk. Baston yardımıyla yanımıza yaklaşan dedeyle birlikte tüm müşteriler tarafından incelendiğimizi fark ettim. İnsan çaktırmadan incelerdi ya neyse!

T.O.P’nin hala mavi mi yoksa yeşil mi olduğuna karar veremediğim fosforlu saçları, Dae’nin ise güneş gibi parlayan kafası bizi incelenmeye değer kılıyordu. Tae’nin çim adamsı saçlarına değinmiyorum bile! :D Ahah :D Yanımıza gelen dede eğilerek Daesung’a baktı, gülümsedi. Daesung da gülümseyince dede kahkahayı bastı: “Ahahahah :D Gözleri nereye kayboldu?” hahahahahah :D Dedem benim ya :D

Karnımızı güzelce doyurup üstüne bir de keyif çayı içtikten sonra yeniden düştük yollara. Yürümeli ve tatlı için yer açmalıydık midede. Hemen sahile doğru indik. Hatırı sayılır uzunluktaki sahil şeridinde yürüyüş yaptık yarım saat. Spor yapan insanlar, elele yürüyüşe çıkan yaşlı çiftler, çimlere yayılmış gençler.. hepsi masmavi deniz manzarasına eşlik ediyordu.

bigbang konser



Sahil kenarındaki kayalıklara oturduk. Sürekli değiştirmek zorunda kaldıkları imajları hakkında ne düşündüklerini sordum hemen.. Nedense hiç memnun değiliz cevabını almayı bekliyordum bana göre yorucu bir tempoydu bu çünkü. Fakat Bigbang üyeleri kendileri için bu durumun sanıldığının aksine eğlenceli olduğunu, korkmadan imaj değiştirebildikleri için ve görüntülerinden sıkılma gibi bir durumları olmadığı için oldukça memnun olduklarını söylediler.

Hepimiz kendimizce merak ettiğimiz soruları sorarak küçük bir röportaj yaptık adeta. Bigbang sizin için nedir sorusuna hepsi hemen hemen ortak cevaplar verdi. En hoşuma giden cevap Taeyang’dan geldi: “Bigbang bir ağaç ve ben o ağacın bir dalıyım. Biz bir arada olduğumuz sürece meyveleri ve yaprakları olan kocaman bir ağaç olacağız.”


mersin kerebiç

İşte bu genç yetenekleri özetleyen cümle buydu. Tekrar ayaklandığımızd bu defa Mersin’in bir başka simgesi olan Kerebiç tatlısı yemeye gittik. Ben hariç hepsi tatlıyı severek yedi. Ben her zaman nefret etmişimdir Kerebiç’ten. Zavallıları, tatlıdan sonra soluk almalarına izin vermeden yeniden sokağa döktüm. Nereden devam etsek diye düşünürken bir yandan da yürümeye devam ediyorduk. Çok az vaktimiz kaldığı için zamanı iyi değerlendirmem lazımdı. Yarın sabah Bursa’ya gidecektik. Ben bunları düşünüken T.O.P ve GD, aniden durdu. Baktıkları yere doğru dönünce bir resim sergisinin olduğunu gördüm. Yuki benden önce davranıp isterlerse resimleri inceleyeceğimizi söyledi.


g-dragon


Az sonra hepimiz resimleri inceliyorduk. Serginin adı  “Duyguların Yansıması” idi. İsim üyelerin dikkatini daha da çekti. Biz portre resimler beklerken çok çeşitli resimler bulduk. Duyguların yansımasına farklı açılardan yansıtmıştı ressam. Kıyıya vuran çılgın dalgalar gibi… Seungri insanları gözlemeyi sevdiğinden hemen portrelerin olduğu bölüme kaydı YoonJo ve Seidou ona eşlik ediyordu. T.O.P ise manzara resimlerine yönelmişti. T.O.P konusunda hiç anlaşamayan Yuki, Özge ve Puff ilginç bir şekilde uyumlulardı. Yuki resimle ilgili bilgi verirken Özge ve Puff, Yuki’yi sözleriyle destekliyordu.

Geride kalan Dae, Tae ve GD ise anlam veremediğimiz renk karmaşalarını inceliyordu. GD’nin bir resim önünde durup “hmm…” demesi dikkatimizi resime çekmişti. Uzun uzun resimi incelerken GD, “Bu resim hem kızgın hem huzurlu. Sanki…”

Cümlesinin devamını bir başkası getirdi. “…Sanki ressam büyük bir öfke patlaması yaşamış ve hıncını sert fırça darbeleriyle tuvalden çıkarmış gibi…” GD’nin cümlesini tamamlayan kişi Mine’den başkası değildi. GD ve Mine kısa bir an bakıştı ve tebessüm etti. O kadar hoşuma gittiki ben de gülümsedim. Mine kısa bir bakış attı diğerlerine. Seda, Selin ve Dijjle duruma bozulmuşlardı ama homurdanmaktan başka bir şey yapmadılar. Sergi çıkışında arkadaşlarım GD’ye güzel bir jest yapıp o fırça darbelerinden oluşan tabloyu hediye ettiler. Tablonun adı Öfkeymiş. Doğru yorumlar yapılmış bilmeden… GD çocuk gibi sevinmişti, fotoğraf makinemi çıkartıp o anı ölümsüzleştirdim. Yapım ekibi ise bu anları kameraya kaydetti.

Dışarı çıktığımızda akşam olmuştu, artık yavaş yavaş otele dönme vakti geliyordu. Akşam barda sabahladıkları için öğle vakti geziye çıkmış ve maalesef çok fazla yer gezemeden otele dönmek zorunda kalıyorduk. Çok bozulmuştum bu duruma. Sabah erken kalkıp tüm şehri gezmekti planım… Yine de güzel vakit geçirmiştik, yapım ekibine klip durumunu sordum ama sanırım Mersin’de çekilme ihtimali yoktu. Yine de gezilecek son şehirde karar verilecekti klip mekanına. İçimden bir ses klibin İstanbul’da çekileceğini söylüyordu…


karaoke

Otele döndüğümüzde yığılırcasına oturduk koltuklara, bir iki saatimiz vardı sonrasında herkes odalarına dağılacaktı. Yarın Bursa yolcusuyduk. Biraz dinlendikten sonra bara geçtik. Karaoke köşesini görünce anında zıpladık olay yerine. Mikrofonu kaptığım gibi Solar albümünün intro’sunu söylemeye başladım, bittiğinde Tae ve Lee karşılıklı Superstar şarkısını söylemeye başladı. Ben de arada eşlik etmek için çabaladım. Mükemmel sesimizle (!) Bigbang şarkıları söyleyip gönlümüzce eğlence bir saat boyunca. Boğazımız kuruyana kadar bağıra çağıra şarkılar söyledik. Saat geceyarısına yaklaştığı için ayağımı süreyerek yolun karşısındaki evime geçtim.

Sabah uyandığımda bütün yorgunluğum uçup gitmişti. Bir yandan elimdeki nutellalı ekmeği yemeye çalışıyor bir yandan da valiz hazırlıyordum. Bugünden itibaren yaklaşık 2 haftalık bir Türkiye gezisine çıkıyordum ne de olsa. Belki daha fazla bile sürecekti. Bizimkilerle çabucak vedalaşıp otele geçtim. Hazır olan lobiye iniyordu. Lobiye geçtiğimde Tae ve Lee Türk müzikleri hakkında konuşuyordu. Lee, Taeyang’a Göksel’in son albümünü dinletiyordu. Taeyang eliyle tempo tutuyordu. T.O.P ile Puff ise çektiğimiz fotoğrafları inceliyordu. Puff’un neşeli hallerinden hemen belli oluyordu Yuki ve Özge’nin henüz ortalıkta olmadığı :D Mine ve Dijjle kendi aralarında sohbete dalmıştı, yanlarına geçip oturdum. Havadan sudan muhabbet ederken Daesung ve Seungri indi lobiye. Geriye GD, ve kızlar kalmıştı. YoonJo, Seidou, Yuki, Özge derken yavaş yavaş ekip toplanıyordu. Sohbet koyulaşmıştı, Bursa’nın nesi meşhur derken Selin, Seda ve GD’nin hala inmediklerini fark ettik. Sahi nerde kalmıştı bunlar?!

Resepsiyonist odalarına telefon açtı ama ses yoktu, cep telefonları da çalıyordu ama açan yoktu. En ilginci ise odalarında olmamalarıydı. Sabah erkenden çıkıp gitmişler miydi… Hiçbir şey anlamadık… Etrafa dağılıp otel bahçesinde aramaya başladık ama iz yoktu… Bir buçuk saat sonra Adana’da olmalıydık, uçak kaçacaktı. Zaman çok azdı…


Devam edecek…


Selin, Seda ve GD nereye kaybolmuştu? Devamı çok yakında Selocan’ın blogunda…
Bizi takip etmeye devam edin:)
Bursa’da görüşürüz^^


Foto Kaynaklar: Cennet-Cehennem google, Kız Kalesi, Yapraklı Koy, Tantuni, Kerebiç Tatlısı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fallout: New Vegas – %100 Türkçe Yama

Girne Amerikan Üniversitesi ile Kıbrıs’ı Kazan, Kıbrıs ve İngiltere’de oku!

FileViewPro 2013 1.5.0 Türkçe Full Tam indir