Geçen hafta Antep’teydik ailecek, ailenin ilk erkek torunu evlendi ve sanırım bu yılın son düğünüydü. Bu yıl amma çok kişi evlendirdik, kuzenler bir bir uçuyor yuvadan. Düğün dışında bir güncük boşluğumuz vardı, biz de soluğu Gaziantep Hayvanat Bahçesinde aldık.
Biliyorsunuzdur,
Gaziantep hayvanat bahçesi Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun alan olarak birinci, Dünya'nın üçüncü, Avrupa'nın ikinci en büyük hayvanat bahçesi. (
viki) Gerçekten inanılmaz büyüklükte bir yerdi! Gez gez bitmedi, bitiremedik. Kalan bölümü bir dahaki gidişimizde gezmeyi planlıyoruz. Hayvan kafesleri ve evleri geniş yapılmış, bahçenin konumu ve yeşilliği çok güzeldi. Her dönüşe çeşmeler konulmuş ziyaretçiler için ki ben her çeşmede elimi yüzümü yıkadım, çok güzeldi :D
Es kaza salaklık edip topuklu ayakkabı giyecektim (Sanki normalde topuklu giyermişim gibi!) neyse ki vakitsizlikten öyle bir hata yapma şansım olmadı. Bahçe inanılmaz büyüktü ve yolları rampaydı. Spor ayakkabısı lazım orayı gezmek için :) Öyle veya böyle ne giyerseniz giyin gün sonunda yorgunluktan ölmüş olacaksınız gerçi ya neyse =)
Bütün hayvanları göremedik, aklım hala göremediğim tavus kuşunda. Çok merak ediyorum. En beğendiğim yer balık evi oldu. Balık, Kuş ve sürüngenler için özel evler yapmışlardı. Balık evi çok güzeldi yav! Kuş evi de çok güzeldi hele Hint kuşları öyle sevimliydi ki görmeniz lazım…
Bir tek Sürüngenler evini gezemedim, yılanlar timsahlar kobralar vuu çi korkunce! Babamlar orayı gezerken ben kapıdaki ziyaretçi defterini okudum. İlk açtığım sayfada Mersin’li bir ziyaretçinin yazdıklarını okudum, tesadüf =) Ve yol boyunca geyik yaptığımız ilk gördüğümde kıkır kıkır güldüğüm sevimli bir ziyaretçi mesajı vardı, tek cümleyle duygularını şu şekilde özetlemiş:
“Burası o kadar güzel ki insanın hayvan olası geliyor!”
Çantalarımızı arabada bıraktığımızdan yanımızda kalem yoktu, yoksa deftere birkaç cümle yazmak isterdik. Defterin yanına kalem koymamışlardı ya da birisi alıp gitmişti, şaşırmam.
Hayvanlardan ziyade hayvanat bahçesinin içindeki o ormanlık bölgeleri çok sevdim. Aynı zamanda piknik yapılabiliyormuş içeride, bilseydik hazırlıklı giderdik biz de. Bir dahakine =) Hayvanat bahçesi fikri hayvanlar için kötü olsa da –ki o yırtıcı doğa hayvanlarının kafeslere kapatılmış haline ben bile üzüldüm- genel anlamda harika bir yerdi. Eğer adamlar o alanı bahçe yapmasaydı ormanlık alanları o şekilde koruma altına almamış olsaydı eminim oralar hep bina olacaktı. Böyle düşününce iyi hissediyor insan.
Bu arada bir dahaki ziyarete bıraktığım bir şey daha var: Papağanla fotoğraf çektirmek! İki tane kocaman rengarenk muhteşem papağanın olduğu fotoğraf standı vardı, cesaret edip çektiremedim ve annemler de sağ olsun beni gaza getiremedi korkarsın dediler. Tekrar o tarafa dönseydik eğer çektirecektim ama görülecek çok hayvan vardı, yolumuz tekrar o bölgeye düşmedi. Şöyle biri omzumda diğeri kolumda bir fotoğraf çektirseydim güzel olurdu :) Haa bu arada papağanla fotoğraf çektirmek 10 TL idi. Profosyonel makineyle çekiyorlardı ve istediğin boyutta basıyorlardı.
Gördüğüm her hayvan çok güzeldi ama ben en çok su hayvanlarını sevdim, çok zarif görünüyorlardı su içinde. Kangrular çok sevimliydi. Zürafa haddinden fazla uzun irice bir hayvan ama aksine çok kibar bir görüntüsü vardı. Sadece ahırın devasa kapısı bile görülmeye değerdi aslında :D İlk önce ahırın içinde olduğu için göremeyeceğiz diye düşünüp es geçmiştik ama sonra geriden gelen babam zürafanın bahçesine çıktığını söyleyince o yokuşu hızla aşıp keyifle izledim hayvancağızı. Çok cool hayvandı be!
Adamlar ne büyük yer yapmış ama yav! İkide bir bunu söylüyorum, fark ettim :D Girişte üstü açık otobüsümsü ve çocuklar için yapıldığını tahmin ettiğim araçlar vardı. Biz yürümeyi tercih ettik tabi ama hafta sonu o araçlar aktifmiş, duyduk. Aslında en mantıklısı bisiklet, bineceksin üstüne rahat rahat gezeceksin. O rampaların inişi bisikletle ne keyifli olur ama :) Bu arada eğer gitmeyi düşünen varsa ve arabası yoksa otobüsle gitmeyi unutsun! Hafta sonu gitmeyi de unutsun! Hafta sonları adım atacak yer olmuyormuş, babamlar kardeşim mersine erken döneceği için Pazar günü gitmiş ama verimli geçmemiş çok kalabalık olduğundan. Otobüs işi ise yaş çünkü çok çok çok büyük bir yer ve otobüsten indikten sonra arabayla bile yirmi dakika süren bir yolculuk yapıyorsunuz girişe doğru. Demem o ki, arabanız yoksa kiralayın. Girişe kadar olan o yol yürüyerek bitmez. Giriş ücretlerini de yazayım tam olsun: Sivil 3, öğrenci 1,5 TL.
Biz hafta içi gittiğimizden çok sakindi her yer, rahat rahat gezdik fotoğraf çektik. İlk gördüğümüz hayvan maymunlardı, maymunun biri ziyaretçiler hangi yöne gitse takip ediyordu :) Bir tanesi de kafesin ucuna kadar gelip kolunu dışarı çıkardı ve kendisine bakanlara adeta “Git” yaptı :D Çok şirindi.
İşte ziyaretçi istemeyen maymun =)
Kafesler fazla boğucuydu, sanırım ziyaretçiler yiyecek bir şey vermesin diye böyle yapmışlar.
Fil. İnşaat harcı yapıyordu resmen :D Arkasındaki minik havuzdan hortumuna su doldurdu –ki biz bu arada suyu dışarı fışkırtacağını sanıp hafif geriye çekildik kafesten- sonra da gidip önündeki çamur yığınına boşalttı o suyu. İyice harmanlayıp kıvama getirince de o çamurla kendini yıkadı. Sanırım yıkamak oluyordu o, emin olamadım :D
Pelikan. Hepsi yüzerken bu onları gözetiyordu :)
Kedi balığı yanılmıyorsam.
Akvaryumların dekorları çok güzeldi.
Kaplan.
Karizmatik bir şekilde o tepede duruyordu, neyi inceliyorsa artık.
Yakınlaştırarak çektiğimizden çok net bir fotoğraf değil ama birbirine sarılarak uyuyan iki kaplan :)
Zürafayı izleyen ben =)
Çiftlerin fotoğraf çektirdiği yer burası. Mini gölün yanında banklar vardı her gelen fotoğraf çekiniyordu, annemle babam, ablamla da eşi şu güzelliklerle fotoğraf çektirdi. Bense aile fotoğrafı çektirdim sap olduğumdan =D
Vallahi unuttum bu hayvanın adını! Deve kuşu diyeceğim ama yok değil.
Şunların güzelliğine hele!
O kadar uysal bir hayvan ki siz elinizi uzatır uzatmaz yanınıza koşuyor. Babamı çok sevdi :D
Ahan da deve kuşu! Bir türlü suratını göstermedi :D Kafesin diğer tarafına da biz yürüyemedik sonuç olarak böyle bir poz çıktı ortaya.
Picamalı eşek =)
Bu neydi karar veremedim. Eşek dediler ama benzetemedim ki hiç… Başka bir hayvandı bence =D Adı da yazmıyordu kafeste, aklıma takıldı.
Mola verdiğim anlardan =) Ormanı izlemek güzeldi.
Muhabbet kuşları :D Özel hayata saygısızlık ettiğimiz anlardan…
Bu ikisi çok şirindi yav! Bizi izliyorlardı usul usul =)
Hint kuşları. Çok net çekememişiz.
Flamingo.
Kümesi izlerken.
Akbaba, kartal gibi yırtıcı kuşları da gördük, fotoğraf çektik güya ama kötü çekim olmuş. Kartal o kadar karizmatik duruyordu ki ablama hemen fotoğrafını çek dedim, çok kötü çekmiş beceriksiz :/ En en en tepede asil bir şekilde durmuş etrafı kesiyordu. Haa evet, Beşiktaşlıyım :D
En son kümesi gezdik. Bahçenin sağ tarafını komple gezdik sol tarafı kaldı. Bir dahakine oraları da gezeceğiz. O kadar gezintiye rağmen içimizde hayvan olma isteği oluşmayınca yemek yemek için insanlığın içine karışmak üzere şehir merkezine iniş yaptık =D Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun yoksa kıskanırsınız :D
Hayvanat bahçesi kötü bir fikir ama başka türlü bu kadar hayvanı görmemiz de biraz zordu doğrusu. Yırtıcı kuşları, vahşi doğaya alışık hayvanların kafeslerde özellikle de o boğucu kafeslerde olmasına biz de üzüldük ama sanırım yapılacak bir şey yok ya da ben bilmiyorum. Zaten yasaklanması da gerekiyorsa eğer böyle bir yasa gerekli, hukuk bu konuda acizse biz ne yapalım... Gitmeyin diye düşünen varsa da hemen söyleyeyim çok merak ediyordum, gitmezsem olmazdı. Suda yaşayan hayvanlar kafes hayvanlarına göre daha şanslıydı sanırım. Özellikle kuşların kafeste olması fikri kötüydü, işi uçmak ama uçamıyor... Hayvanları çok aşırı olmasa da seviyorum. Sevmem gezmeme engel olamadı elbet.. Tekrar gitmekten bahsediyorum üstelik.. Tüm bunlara rağmen keyifli bir geziydi. Yolunuz düşerse, gidin. Görmeye değer^^
Hayvanat bahçesinin çıkışında oyuncak hayvanlar satılıyordu ajfgajsjdfaskjdfhaksjdf
Yorumlar
Yorum Gönder