Hu huu! N'örüyosunuz?
Bayramınız güzel geçmiştir umarım zira benimki güzel ve eğlenceliydi.
|
Abim ve ben. Gölgeli fotoğrafları pek severim ^^ |
Bugün canım blog yazmak istedi fakat serde yazacak bir şey yoktu, ben de dedim ki şair bile her gün yaz yazacak bir şey bulamazsan pencereyi aç gördüklerini yaz* demiş, dedim ve hop pencereyi açtım: Bir dolu velet bahçede koşturuyor.
Şimdi bizim binada epey çoluk çocuk var. Sadece üst katımızda dört çocuk var düşünün. Bir de bu sene 7 yaşında olan ve pek bir cin olan ikizler taşındı apartmana çocuk sayısını daha da çoğalttı. Bahçede oynayan çocukları görünce mutlu oluyorum esasen neticede yeni nesil çocukları herkesin fark ettiği ve şikayet ettiği üzere bilgisayar-tablet-akıllı telefon çocuğu. Teknolojiyi hayatının odak noktası yapmayıp hala ip atlama, beş taş oynama, yedi kule, istop ve benzeri oyunları oynayan bu çocukları görünce sevindirik oluyorum. Ben çocukken oynanan oyunların bugünkü veletler tarafından oynandığını görünce şaşırıyorum, size bunu kim öğretti ulen daha vitaminsiniz moduna geçiş yapıyorum :)
Birkaç yıl önce (tam olarak 2012 yılı)
Hayata dair gülümseten detaylar diye bir yazı yazmışım. Bugün ikincisini yazmak istiyorum. Belki de bu yazı bir serii olur :) İlkini yazdığımı unutmuşum, dün blogumda bir yazı ararken tesadüfen gördüm yazdıklarımı, okuyup gülümsedim :) İlk yazıda bahsettiğim numunelik veletler maalesef apartmandan taşındı; üzgünüz :I Hadi o zaman bu defaki veletleri okuyun.
Serinin bu yazısında (hemen havaya girdim yalnız) yine çocuklardan bahsedeceğim. Bu çocuklar 6-7 kişilik bir arkadaş grubu. Yaşları 7 ila 9 arasında seyrediyor. Her gün yaz kış demeden sokağa fırlayıp mutlak suretle oyun oynuyorlar. Arada sırada küsüyorlar falan gidip barıştırıyorum. Bir defasında küfür ettikleri için birbirine küsen bu veletleri barıştırayım dedim fakat aman yarabbi!! Dillerinde dolaşan küfürü duyunca çok da masum değilmişsiniz sizi şeytanlar diye düşünmeme yol açtı. Ömrü hayatımda hiç kullanmadığım bir kelime ağızlarında sakız olmuş resmen, anlamını da bilmiyorlar fakat küsme nedenlerini anlatırken o kadar çok kullandılar ki kelimeyi hepsini azarladım, özür dilettim birbirlerinden ve barıştırdım. Beni gördüklerinde en ufak bir argo dahi kullanmışlarsa bile koşarak gelip şikayet ediyorlar birbirlerini =D
Ne diyordum hemşire? Hah, hayata dair gülümseten detaylar... Şimdi bu küçük masum çocuklar bahçede oynadığı sıralarda dışarıya çıkmışsam veya dışarıdan geliyorsam beni gördükleri an hurra diye koşa koşa gelip sarılıyorlar bana. Hayır eteklerime sarılıyorlar diyeceğim geliyor da o kadar uzun değilim tüh :) Önceden içlerinden sadece biri gelip böyle sarılıyordu ki o kız da birinci sınıfa yeni başlamış ve son derece sessiz, içine kapanık bir kız çocuğuydu. Öğretmeni sosyalleşmesini öneriyormuş falan.. Ben de her seferinde sohbet ediyordum onunla iletişimini kendimce güçlendirmek adına. Bahçede gördüğüm zaman bakıyorum diğer arkadaşlarıyla ve kuzenleriyle epey iyi anlaşıyor hatta fazla sosyal bir kelebeğe dönüşmüş olabilir. Beni gördükleri zaman bir anda etrafımı sarıp sarıldıklarında kendimi "Hayat Sevince Güzel" filmindeki Ayşecik gibi hissettiğimi söylemeliyim. Gaza gelip bir gün "Hayat sevince güzel, sevince tatlı günler... bir kuşu, kelebeği bir taşı sevin yeter ♪♫" şarkısını söyleyerek çocuklarla el ele tutuşup dağ bayır gezeceğim diye korkuyorum:)
Çocuk olmak güzel şey vesselam :)
*İlk bölümde bahsettiğim yazı yazmaya dair olan söz bir şaire mi yoksa bir yazara mı ait bilemiyorum. Bir yerlerde okumuştum fakat hiçbir şekilde kime ait olduğunu veyahut nerede okuduğumu hatırlamıyorum. Bilen duyan varsa hatırlatsın lütfen :) Takıldım.
Bir yazı daha burada biter. Serinin üçüncüsünde görüşürüz :P
Yorumlar
Yorum Gönder