BLACK

HOŞGELDİN SENCER KURABİYELERİ... Bir önceki yazımda Sencer'in geldiğini size anlatmıştım. Bu yazıda da sadece kurabiyeleri anlatmak istedim. Kurabiyeleri adaş şekerim Müge ile yaptık cumartesi günü. Tahmin edeceğiniz gibi inanılmaz keyifli bir gün oldu benim için. Müge'ciğim yaptığı birbirinden güzel pastalar nedeniyle çok yorgundu aslında o gün, ama "Ben tek başıma bu işin altından kalkamam, hiç bir şey yapmasanda başımda dur" deyince beni kırmadı sağolsun. Çeşit çeşit kalıplarını, aletlerini, boyalarını önüme serdi, "istediğin şekilde kalıbı seç, istediğin renkte şeker hamurlarını oluşturalım, başlayalım" dedi. Benim o anki halim de görülmeye değerdi tabi :) Önüne rengarenk boyalar ve en sevdiği oyuncaklar konmuş anaokulu çocuğu gibiydim :) Kurabiyeleri yapmaya saat 15.00 gibi başladık, bitirdiğimizde saat 20.00 idi. Eşim; "seni almaya geldim" diye aradığında zamanın farkına vardık:) Kurabiyeleri aynı gece, hastaneye götürdüğümüzde ki tepkiler...

Evet, minik kuşum ANNE oldu ! Üstelik de müthiş güzel bir zamanlama ile :) Son bir haftadır, geldi, gelecek diye bekliyorduk zaten. 8 - 11 yada 14 Şubat'ta gelmesi bekleniyordu küçük beyimizin, ama ben Yasemin 'e sürekli "Cumartesi günü adaş şekerim ile sana kurabiye yapacağız, süsleyeceğiz, sakın 9'undan önce doğurma" diye söylenip duruyordum. Hem bizim kalbimiz çok temizmiş :) hemde Yasemin ve Sencer'in. Cumartesi günü Müge 'ciğimle birlikte bütün gün kurabiye yapıp süsledik, bitirdiğimizde saat 20.00 idi. Saat 22.00'de eşi arayarak iki saat önce bebeğin doğduğunu söyledi. ! Gün içinde sürekli Yasemin'i arayıp durmuş ve ulaşamamıştım. Meğer tam kurabiyelerin tamamlandığı saatte dünyaya gelmiş Sencer. Hem Yasemin, hem de Sencer çok sağlıklı maşallah. Bebeğimiz 09.02.2008 doğumlu. Boyu; 49 cm. , 3.200 gr. ağırlığında. Aramızda kalsın aynı babasına benziyor :) Hiç ağlamayan, mışıl mışıl uyuyan dünya tatlısı bir bebek. Yasemin'cim, bir tanem ne k...

Benim gibi yufka açmayı beceremiyorsanız, evinizde hiç oklava ya da merdane yoksa ve malesef yufka satılmayan bir yerde de yaşıyorsanız, kendinize farklı alternatifler geliştirmelisiniz, tıpkı benim gibi. Aslında bu börek bilinen bir börek. Ailem Eskişehir'li olduğu için çocukluğumdan beri bu serpme hamuruyla yapılan kol böreklerinden bolca yemişimdir. İnsan vatanından uzaktayken alıştığı tatları, özellikle de çocukluğuna ait tatları iki katı özlüyor nedense. Yine de bu hamurişi sevdama dur diyebilmem lazım yoksa her ay bu şekilde 2 kilo almaya devam edersem halim duman. Malzememiz çok basit: Hamur için: 7 su bardağı kadar un 2 tatlı kaşığı tuz Yarım su bardağı sıvı yağ Su Ayrıca yarım su bardağı kadar sıvı yağ Börek içi için istediğiniz herhangi bir malzemeyi kullanabilirsiniz. Ben rendelenmiş soğan, çok az salça ve ıspanakla kavurduğum içi kullandım. Unu ve su hariç diğer malzemeyi derin bir kaba koyun, suyu azar azar ekleyerek hamuru yapın. Su miktarını tam olarak vermiyorum çün...

YALANCI SU BÖREĞİ :) Böreği geçtiğimiz pazar günü kahvaltı soframız için yaptım. Ne zamandır aklımda olan, denemek istediğim bir tarifti. Zaten bir tarifin içinde yalancı kelimesi geçmesi bile benim o tarifi yapmam için yeterli bir sebep :) Yalancı tavuk göğsü, yalancı işkembe çorbası (bu tarifler Yemek.Name 'de) benim sıklıkla yaptığım lezzetler. Makarnalı börek içinde yalancı su böreği gibi oluyor denince denemek kaçınılmazdı :) Börek benden ve arkadaşlarımdan tam not alarak yayınlanmayı da haketti:) Gerçekten su böreği kıvamında yumuşacık bir börek oluyor. Geçenlerde Filiz Yenge; bu böreğin aynı zamanda üzerini milföy kaplayarak da yapıldığını söyledi. Daha önce milföy mantolu patatesli börek denemiştim ve çok güzel oluyor, bu böreğide o şekilde yapacağım bir dahaki sefere, sizlere her iki hali ile de öneririm. Benim fırınım ve tepsilerim büyük boy olduğu için, aşağıdaki ölçüler ile resimde gördüğünüz gibi ince bir börek oldu. Siz mini fırın tepsisi ile yapacaksanız aynı ölçüle...

ARKADAŞLAR İLE KAHVALTI KEYFİ... Bu hafta sonu çok sevdiğim arkadaşlarım için hazırladığım kahvaltı sofrası. Klasik kahvaltı çeşitlerine ek olarak, Söke un karışımı ile yapılmış tam buğday unlu ekmek, elmalı kurabiye ve yalancı su böreği vardı soframızda. Soframızın daha önce yayınlamış olduklarımdan bir farkı yok biliyorum, tabaklar aynı, çeşitler aynı ve hatta sunum şekilleride. Ama daha önceki yazılarda da söylediğim gibi, sofra kurmayı, süslemeyi ve sizlerle paylaşmayı çok seviyorum. Belki bir iki noktada fikir veriyordur size diye düşünüyorum. Kişi kendisi nasılsa karşısındakinide öyle bilirmiş ya, bende kendim görmekten hoşlandığım görüntüleri sizlerle paylaşıyorum. Yinede birileri bana bu konuda dur demeli mi artık ? Sıkıldınız mı aynı sofraları görmekten ? Yorumlarınızı yazarsanız çok memnun olurum. S izlerle paylaşmak istediğim bir konu daha var; 1 Şubat- Cuma günü Oktay Usta'nın, Yeşil Elma programına konuk oldum. Sarı şekerim ve sevgili Filiz hanım sayesinde... Her zaman...

KIŞ GÜZELİ :) Mevsimi gereği şu anda evimizde en çok tüketilen meyve; portakal. Özellikle eşim bir seferde hatırı sayılır şekilde tüketiyor, benim kış meyveleri ile ne yazıkki hiç aram olmadığı için arada sırada suyunu sıkıp içiyorum sadece. Portakal kabukları sayısız şekilde değerlendirilebiliyor biliyorsunuz, kek ve kurabiyelerde, tatlılarda ve reçel olarak. Ben eşime her portakal soyduğumda, kabuklarını atıyorsam deyim yerinde ise içim acıyor, sanki portakalları bütün bütün çöpe atıyormuşum gibi. Bu nedenle mümkün olduğu kadar portakal kabuğunu kullanacağım bir şeyler yapıyorum bu aralar. Kek, kurabiye yada hazır pudingin içine rendelemek gibi. Portakallı kek aslında hepimizin bildiği, sıradan hatta benim artık deftere bakmadan aklımdan yaptığım kadar basit bir kek. Ama kendileri benim ilk başarılı muffin denemem olduğu ve tadı dışarda satılan hazır keklere benzetildiği için yayınlanmayı hakettiler :) Daha önce bir kaç kez muffin denedim ama her seferinde kalıptan süzülüp akan ve 1c...

Gün geçtikçe burada yaşamaya daha çok alışıyorum sanırım ama vatanıma ve sevdiklerime olan özlemimi hafifletmiyor alışmam. Ama her bulduğum ya da yaptığım aşina tatlar, bir nebze olsun kendimi evimde hissettiriyor. Buraya gelmeden önceki en büyük endişelerimden biri aradığım yiyecekleri bulamamaktı. İlk günlerin verdiği acemilikle göremediğim ve "tüh, vah!" ettiğim şeyleri şimdi sakin kafayla daha bulur oldum. Özellikle benim gibi pasta ve yemek yapmaya meraklı bir kişinin arayacağı şeylerden bazıları mesela: Krema Kuvertür çikolata Pudra şekeri(Bugün buldum) Esmer şeker Maya (Kesinlikle yaş yok) Maskarpone peyniri (labne yok, yerine kullanabilmek için) Salça Baharatlar Yemekle alakası yok ama kesme şeker dahi buldum bugün. Ama... Türkiyedeykenki gibi fırından alınmış misss gibi kokan ve dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık Türk ekmeğim yok malesef. Bugüne kadar ne tür ekmek denemiş olursam olayım, bir aydır tek bir öğünümde ekmeğimin tadını bulamadım. Türkiye'den gelmeden önc...